19 Eylül 2009 Cumartesi

MUŞTU



günün akan ışığından uçan
usul bir sözcükle başlıyor
kendi yörüngesini arayan bir sözcükle
ısıtıyor zamanın geniş göğsünü
gülerek yayılıyor kalbin sığınağına
ıssızlığı yalnızlığa düşüren bozkır
geri çekiliyor gözlerinin önünde
özlemi kaçak tütün gibi
ömrüne saran gözlerinin

ardından masallar bırakan sevgili
can yoldaşının uzağında
yüzünü bileyen kederle bekliyor

bakışlarımı sırtında götürdün
ayrıldığımız sapaklarda diyen
nice ateşlerde suyunu sınayan bir ses
ensemde adım adım kendini ölçüyor
oysa biliyorum biliyorum
nice dizelerde dağılıyor yüzün geceleri
küçük sevinçlerde birikmiş anlamla
saçlarına sinen aşkın ışığıyla dağılıyor

tam senden ayrılduığım saatlerde
ağzımda bir nar tanesi gibi duruyor adın
dişlerimin buğusunda
kendi ıslıklarına dolanan
tenhalıklarda duruyor

daha ışıklar sönmemiş bulvarlarda
tenimde titreyen su damlacıkları gibisin
bilinmezliğin bezgin tohumu düşüyor yüzüne
bir çekirdek kıpırdıyor pembesinde yaramın
adınla açılıyor surlarımın kapıları
muştusunu gizlemiyor gözlerin

Hidayet KARAKUŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder