eskiye özlem
eskimiş olan kadar..
eskilerin habercisi özlenen postacı
bir beden, gezip göreceği
duyup bileceği.
anıya boğulmuş bir ev
her senenin her yazı
bir dede,
bir babaanne misafirperverliğinde
yazılan çizilen, yer edinen geleceğe
Eskilerin habercisi özlenen postacıya
Her yaz, bir özlem oldu.
Her yaz,
hasan bey’i taklit edercesineydi;
yüzümüzde çil,
Şımarıklığımız gani,
kızarıklığımız kayısı gibi
çocukça..
sandık sandıktı koşuşturmacalar
telaşlar sandık sandıktı
hayvanların sırtında
bir melodiydi, bitmezdi…
gün batımında başlardı arguvandan esen rüzgar
her ruhu yalar geçer,
sabahın ilk ışıklarına kadar
kuşlardan evvel doyardı sabah, insana.
arguvandan esen rüzgar
kanatlarını doyururdu kuşların
gün batımına kadar
bırakılıp gidene duyulan özlem
somun ekmeğinde anlam bulurdu o vakitler
özlem dediğim, çok uzaklaşmazdı
en yakın şehre iner,
şehir tadında geri dönerdi
eskilerin habercisi özlenen postacı
bir fotoğraf şimdi
bir türkü
bir telli duvak
bir isim yeni doğmuş çocuğa
bazen de ölüm haberi
bitmeyen bir özlem
eskilerin habercisi
Hakan Karabulut