19 Temmuz 2010 Pazartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ'Yİ KİM ÖLDÜRDÜ?


Bugün "Haber Türk" gazetesindeki bir yazıdan yola çıkarak farklı kitaplardaki yorumları merak ettim. Merakım Şems-i Tebrizi ve Mevlana'nın ilişkisi ve tabii ki bu iki şahsiyet nihayet buluşmuşken Şems-i Tebrizi'nin birden kaybolmasına ilişkin idi. Bu merak bugünlerde geç de olsa "Aşk" romanını okumamdan kaynaklanıyor tabii ki.

Haber Türk gazetesindeki habere göre Şems-i Tebrizi'nin ölüm sebeplerini çeşitli kişiler şu şekilde aktarıyor.


Mevlânâ uzmanı Sinan Yağmur, Şems’in hayatını anlatan “AşkınGözyaşları” adlı son romanında Şems’in Haşhaşiler tarafından öldürüldüğünü yazdı.

Yağmur’a göre Şems’in ailesi, Haşhaşilerin içindeydi. Ancak Şems, ailesi gibi Haşhaşilere bağlılık göstermediği için kara listeye alındı. En sonunda Haşhaşiler tarafından düşmanları olan Moğol Valisi’ni zehirlemesi talimatına reddettiği için öldürüldü. Yağmur’un bu iddiası yazarlar arasında yeni bir tartışma başlattı.

‘SELÇUKLU ÖLDÜRDÜ’
Bab-ı Esrar adlı romanında Şems’in Selçuklu devleti ve tutucu Konyalılar tarafından öldürüldüğüne işaret eden yazar Ahmet Ümit, Yağmur’un iddiaları
için “saçma” yorumunu yaptı. Ümit şunları söyledi: “Şems-Mevlânâ buluşmasından 4 yıl önce Babai Ayaklanması oldu. Bu ayaklanmada Kalenderi dervişleri ön plandaydı. Ayaklanmadan dört yıl sonra bir Kalenderi dervişi olan Şems, Konya’ ya geldi. Bir Kalenderi dervişinin Mevlânâ’nın görüşlerini devrimci yönde değiştirmesi hem Selçuklu’yu hem tutucu Konya halkını tedirgin etti. Şems’in ölümünden Haşhaşilerin değil Selçuklu Devleti ve tutucu Konyalıların çıkarı vardı. Şems’i Selçuklu derin devleti öldürdü.”

ŞAFAK: BİLEMEYECEĞİZ
"Aşk" kitabında Mevlânâ’nın oğlunu işaret eden Elif Şafak ise Şems’in tam olarak nasıl öldürüldüğünün hiçbir zaman bilenemeyeceği görüşünde: “Onun ölümü bir sırdı ve bir sır olarak kalacak. Bu esrar perdesi Hz. Şems’in kişiliğinden kaynaklanıyor. Kolay çözülmek istemeyen bir bilmece gibi o. Benim için önemli olan Şems’in fikirleri ve felsefesi.”

Yukarıdaki düşünceleri okudunuz. Ben de kitaplığımdaki bazı edebiyat tarihi kitaplarında acaba bu konuyla ilgili ne tür bir bilgi söz konusu diye küçük bir araştırma yaptım. En detaylı bilgi Banarlı'ya aitti. İsterseniz, Mevlana- Şems'i Tebrizi ilişkisinin boyutu ve Şems'in ortadan kaybolması ile ilgili bilgilere göz atalım.


Banarlı bu ikilinin arasındaki ilişkiyi şöyle açıklıyor: "Mevlana'yı çocuk denecek yaştayken, bir defa Şam'da gördüğü söylenen Şems, ikinci buluşmada onun ruhunu, zahiri bilgilerin çerçevelediği ilim ve dış ibadet dünyasından uzaklaştırarak duygu ve düşünce alemlerinin geniş ve esrarlı ufuklarına doğru alabildiğine coşturmak kudretini gösterdi. O kadar ki görenler ve fark edenler, onların Konya sokaklarında buluştukları anı, iki deryanın kavuşmasındaki hallere benzettiler."

Banarlı'da da görülüyor ki bu iki alimin birbiriyle buluşması adeta coşku dalgalarının birbiriyle kaynaşması gibidir. Bu kavuşma, bu dostluk şüphe yok ki Mevlana'nın halihazırdaki ruh haline son şekli vermiş ve belki de günümüze kadar gelen Mevlana'yı hazırlamıştır.


Banarlı'da Şems ile Mevlana'nın dostluğunun bitişi ile ilgili : Şems'in Mevlana'yı talebelerinden-sohbetleri vasıtası ile- uzaklaştırdığı, bunun hoşnutsuzluk yarattığı, bu hoşnutsuzluğun Konya'da günden güne arttığı ve Şems'in kulağına gittiği ardından bir gün Şems'in bir anda Şam'a döndüğü bilgilerine ulaşıyoruz. Yine aynı kitapta Şems'in gittiği yerden binbir rica ile geri çağrılması yer alıyor. Mevlana yazdığı mektuplarla, oğlu Sultan Veled de bizzat çağırıyor Şems'i ve bu çağrı işe yarıyor. Şems dönüyor. Mevlana'nın küçük oğlu Alaeddin devreye giriyor bu kez.Tutucu tavrı ve Şems'e karşı beslediği kötü hisler, şiddetli tartışmalara dönüşüyor. Şems aleyhtarlığı alıp yürüyor ve Şems Konya'da yaşayamayacağını anlıyor.

Açık söylemek gerekirse Mevlana ile Şems'in bu dostluğunun hangi yönlere çekilip de Konya'da bir fitne fesat ortamı yaratıldığını bilemiyoruz. Bazı rivayetler halkın eşcinsellikle ilgili söylentilere yer verdiği yönünde ancak bugüne nazara o devirde eşcinselliğe daha çok saygı duyulduğu düşünülürse-bkz.Murat Bardakçı- bu ihtimal oldukça zayıfmış gibi. Peki bu iki gönül ehlinin arkadaşlığının koca Konya'ya zararı ne idi de bu iki insan birbirinde ayrıldı. Bu soruya ilişkin cevapları Banarlı'da bulamıyoruz. Sadece bir basit bir kıskançlık olayı üzerinde durulmuş.

Şems'in son gidişinin dönüşü olmuyor. Banarlı kitabında Alaeddin ve 7 kişiden oluşan bir hınç grubunun Şems'i öldürdüğünü düşünüyor; ancak kesin çizgilerle bunu kitabına almamış. Mevlana bu gidiş üzerine bütün üzüntüsünü yüklenerek Şam'a gidiyor fakat Şems'i bulamıyor. Bütün bunlara rağmen metanetini yitirmiyor. Sevgisini Divan'ında dokunaklı gazeller ile dile getiriyor. Buradaki sevgiyi tasavvufi açıdan değerlendirmek gerekiyor diye düşünüyorum. Hoş farklı bir sevgi de olmuş olsaydı saygımız ve sevgimiz sonsuz olacaktı. Dönemin şartları ve şahiyetlerin kişiliklerini göz önüne alınca bu ihtimal pek zayıflıyor.

*** Son olarak kendi düşüncemi belirtmek istiyorum. Bana kalırsa Şems'in öldürülmesi dönemin en önemli terör gücü Haşhaşiler'in işiydi. Hasan Sabbah'ın kurucusu olduğu bu ölüm tarikatı Selçuklu döneminde önemli isimlere suikastler düzenlemiş ve Selçuklu içerisinde huzursuzluk yaratmayı amaçlamıştır. Halk tarafından sevilen bir za'atın böylesine bir acıya büründürülmesi her tarafta duyulmuş olmalı, Selçuklu'nun yıkılması için her şeyi yapan bir örgüt için harika bir propaganda kaynağı olmuş olmalı Tebrizli Şems...

5 yorum:

  1. Bence ölümü bir sır. Belkide hiç akıla gelmeyecek bir şekilde başka bir nedenden ölmüştür..

    Ama ben ölümüne çok takılmadım açıkçası, hayatı fikirleri benim için bi dönüm noktası oldu.

    YanıtlaSil
  2. Bana kalırsa da ölümünün hangi yol ile ya da kim tarafından gerçekleştirildiği çok önemli değil, önemli olan böyle büyük zaatların düşüncelerini içselleştirebilmek.

    YanıtlaSil
  3. mesele ILAHI aski bulmakta keske bizde o aski bulup tam manasiyla teslim olsak sems gibi,vakti gelince askin kefaretine bas verebilmekte ,ask ile

    YanıtlaSil
  4. Şems'in ölümüne Mevlana'nın üzülmesinde bir tezatlık var gibime geliyor..Ölümsüzlüğe inanan insanların bu gibi acıları çekmemesi gerek diye düşünüyorum..Ahmet Günal

    YanıtlaSil
  5. Mevlana ile aralarında nasıl bir ilişki olduğu,ölümünün sebebi ve şekli önemli değil diye düşünüyorum.Önemli olan ölümlerinden sonra dahi, bunca zamandır bu kadar büyük kitlelerin onları tanımaya çalışmaları,sözleri üzerine düşünmek ihtiyacı duymaları...güzel sözlerinden,düşüncelerinden üzerimize almamız gerekeni alıp istifade edelim yeterli..kalanı teferruat..

    YanıtlaSil