11 Ağustos 2011 Perşembe

İZMİR İSTANBUL ARASI



Bugün sizlerle güzel bir blogu paylaşacağım. Bayanların ilgisini çekeceğini düşündüğüm içerisinde moda ve yaşam tarzı ile ilgili pek çok paylaşımın yapıldığı sevimli mi sevimli bir blog. "İzmir İstanbul Arası"

İzmir İstanbul Arası 2009'da kurulmuş bir blog ve gün
geçtikçe yerini daha da sağlamlaştırıyor. Ben de moda ve "lifestyle" blogları arasında parlayan bu güzel blogun sahibesi Eda Hanım'la bir röportaj gerçekleştirdim. Sadece moda ile ilgilenenlerin değil bütün blog yazarlarının okuması gereken bir röportaj oldu.

Blog yazma fikri ne zaman ortaya çıktı?

Aslına bakarsanız, bloggerdaki hesabımı 2006 yılında aldım. O dönemlerde farklı bir amaç için, bir elektronik günlük tutmak amacıyla kullanmayı planlıyordum blogu. Dünyadaki blog çılgınlığı o yıllarda ülkemizde henüz başlamamıştı. Buna rağmen gerçek anlamda blog ile uğraşmam 2009 yılına denk gelir. O yıl modayı ele alan bir blog kurmayı arzu ettim ve bugünkünden farklı bir konseptte oluşturdum ilk blogumu. Bu sırada özellikle Avrupa ve Amerika'daki blogları yakından takip ediyordum ve daha farklı bir anlayışla blog tutmam gerektiğinin farkına vardım. İzmir İstanbul Arası'nın macerası o günlerde başladı ve bugünlere geldi.
Blogunun adı çok ilginç İzmir İstanbul Arası, nereden çıktı bu isim?

Blog sahipleri için en önemli unsurlardan biri sanırım uğraştıkları blogların isimleri. Bu isimler bir anlamda sizin vitrininiz oluyor. Bulduğunuz isimlerle ya akıllara kazınıyorsunuz ya da unutulup gidiyorsunuz. İlk blog denememde vurucu olmasını dilediğim bir isim düşünmüştüm:"Moda"retor... Benden yarım yıl kadar sonra kurulan başka bir blogda blog başlığımın neredeyse aynı olduğunu görünce o blogumu sonlandırma kararı aldım. Bu isim beni yansıtmıyordu yalnızca ilgi çekmeye odaklıydı. Sonrasında beni yansıtan ve samimi duygularıma tercüman olan bir isim düşündüm. İzmir ve İstanbul arasında geçen ömrümü düşündüm. Biri doğduğum büyüdüğüm, biri küçüklüğümden bu yana hayal ettiğim şehirlerdi. Ve beni tanımlayan unsurların tamamının bu iki şehrin arasında akıp geçtiğinin farkındaydım. Böyle doğdu İzmir İstanbul Arası.


Blogunda insanlara sunmak istediğin şeyler nelerdir? Neyi amaçlıyorsun...

Başta da belirtmiştim aslında, 2006'dan bu yana özellikle yabancı blogları takip ediyor ve hayalini kurduğum pek çok şeyi o bloglarda bulabiliyordum. Yanlış anlaşılmasın ancak hiçbir yerli blogun an itibariyle o düzeye ulaşabildiğine inanmıyorum. En azından kıstaslarım seviyesine... Tabii kendi blogumun da henüz yolun başında olduğunu söylemeliyim.

Takip ettiğim pek çok yabancı blogda olduğu gibi insanlara alternatifler sunmaktı ilk amacım. Yalnızca moda olanında değil, yaşamı renklendirebilecek pek çok şeyi bloguma taşımayı ve insanlarda izlenim uyandırmayı seçtim. Beğendiğim bir cafe hakkında bilgi de verdim, bir pantolonu "vintage" eskitilmiş görünüme nasıl sokabileceklerini de tarif ettim insanlara. Bunun yanında hangi kıyafetleri nasıl bir araya getirdiğimi gösterebilmek, bir fikir uyandırmak için fotoğraf çekimleri de gerçekleştirdim. Anlayacağınız amacım yaşadığım renkleri bana ulaşabilen herkesle paylaşmaktı.

Arzu ettiğin amaçlara ulaşabildiğini düşünüyor musun? Kendini nerelerde görüyorsun ileride?

Profesyonel anlamda blog yazarı olmanın güçlüğünü algılamış durumdayım. Bu işi dünyada ve ülkemizde profesyonelce yapan bu işi bir gelir aracı haline getirenler var. Ben de pek tabii işimi profesyonelce sürdürmeyi amaçlasam da amatör ruhun kaybolmaması gerektiğinin farkındayım. Bu işten keyif almak öncelikle blog yazmayı sürdürmek için şart. Amatör ruhunuzu kaybettiğinizde post girmeyi yazı yazmayı bırakıyorsunuz. Tek amacınız okunmak ve rant sağlamak haline geliyor. Ben en başta böyle bir duruma düşmek istemiyorum.

Şu anda istediğim yerde değilim ancak gün geçtikçe paylaşımlarımın yepyeni okurlarla buluşması, yazdıklarımın dünyanın pek çok yerine ulaştığını görmek beni deliler gibi mutlu ediyor. İleride bu işi daha da profesyonelce ancak asla amatör ruhtan mahrum kalmadan yapacağımı görüyorum.


Son olarak blog yazarlarına bir tavsiyen var mı?

Aslında böyle öğütvari cümleler kurmak haddime değil, kendimi o yeterlikte görmüyorum ancak naçizane birkaç öneri sunabilirim.

Blog yazarları öncelikle ne hakkında üreteceklerini ve neyi okurlara sunacaklarını belirlemeliler. Bunun bir sistematiği olmalı. Kafaya esen her şeyi blogda paylaşmak yerine üzerine çalışılmış, planlanmış şeyleri yayımlamalılar. İlk amaç çok izleyiciye ulaşmaktan ziyade kaliteli postlar girmek olmalı.

Bu güzel sohbet için sana teşekkür ediyorum ve çalışmalarında başarılar diliyorum.

Ben teşekkür ederim.


İzmir İstanbul Arası: http://www.izmiristanbularasi.com/