1 Şubat 2011 Salı

UNUTMAYACAĞIZ...



İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından, bayraklarla donatılan konsolosluk binalarının yanından geçen Rikkat Hanım, ellerinden tuttuğu iki oğluyla birlikte, Cihangir'deki evlerinden Taksim Parkı'na doğru yürümektedir. İki çocuğu da savaş yıllarında doğmuştur Rikkat Hanım'ın. Bu yüzden, eşi İsmail Hakkı Bey'le ilkine Savaş, ikincisine Barış adını koyarlar.

Büyük oğlu Savaş bayrakları göstererek sorar: " Bugün bayram mı anne?"... "Hayır" der, Rikkat Hanım:"Barış Günü"... Bu yanıt üzerine Savaş kardeşine döner:"Sana oyuncaklarımı vereyim adını bana ver"...
Barış kabul etmez ağabeyinin bu teklifini ve o gün, iki kardeş ilk kez kavga ederler!..

Savaş yıllarının getirdiği yoksulluk yüzünü güldürmez Barış'ın. O yılları, "Çocukken mutlu bir insan değildim. Parçalanacak bir oyuncağım bile olmadı" sözleriyle anımsar.

Barış'ın öğrenciliği de, çocukluğu gibi pek parlak geçmez. İkmale kaldığı fizik,kimya,matematik, gibi fen dersleri yaz tatillerini zehir eder. Ortaokul son sınıfta kaldığı dersler arasında müzik de vardır!
Soyadına takılır arkadaşları: "Manço"... Kızılderili adını anımsatan Manço'nun Karamanoğulları'ndan miras kaldığını öğrenir. Fatih tarafından Anadolu'dan sürülen Karamanoğulları'ndan Balkanlar'a yerleşenlerine yöre halkı "Manço" diye seslenir. Belki de yüzyıllar süren bu özlemdir, Barış Manço'nun şarkılarının buram buram Anadolu kokmasının nedeni.

Bir Anadolu ozanıdır BArış Manço. Orkestrasına " Kurtalan Ekspres" adını koyar. Siirt'in bir ilçesidir Kurtalan ve Güneydoğu'da tren yolunun ulaştığı son istasyondur. Bu konuda, Cemal Süreya'nın yaptığı şu değerlendirme çok öenmlidir: "Aslında çok daha önceden ortadan kalkmıştı saz şairi de, halk şiiri de. Sözgelimi Aşık Veysel halk şairi değildir. Desek desek halkevi şairi diyebiliriz onun için. Günümüzün halk şairleri, saz şairleri, hafif müzik sanatçılarıdır diyorum. Barış Manço en önde geleni bizim için."

Cemal Süreya, Barış Manço 'yu hayattayken ele aldığı yazısında şu karşılaştırmayı ortaya koyar: "Barış Manço'nun resim sanatındaki karşılığı Bedri Rahmi Eyüboğlu'dur. Onun gibi çorap deseni tutkunu. Ama yine onun gibi oradan mutlaka bir şeyler çıkarmasını bilir. Bütün bunlar bir arınma da getirmiştir Barış Manço'ya. Zaman zaman, daha doğrusu büyük bir geniş zaman içinde, bir minyatür saflığı da kazanabiliyor. Dünyada olup biteni izleyen bir sanatçı. Kopyacı değil. Rahatça yaratıcı diyebileceğimiz bir uyarlama gücü var. En uzak ülkedeki hafif müzik ya da pop girişimini, yüzyıllar öncesinin Anadolu duyarlılığıyla iç içe geçirip bugün için hazırlanmasını biliyor. Fırsatçılığını da o naif, o minyatürleşebilir tavrıyla bağışlatıyor"

Sanatçının dğnya görüşünü, sanatı ele alışını ona atılmak istenilen çamurlarla değil, kendi sözleriyle anlamaya devam ederlim: Ölümünden kısa bir süre önce katıldığı bir televizyon programında şunları söylemiştir Barış manço: " Türkü çok büyük bir coğrafyada söylenir. Herkes doğru bildiği kadar okur. Her isteyen, her istediği gibi türkü söyler.İçinden nasıl geliyorsa öyle okur. Güney Anadolu türküsü ile Balkan türküsü aynı değildir. Bir tek türkü yoktur. Gönlümden ne geçiyor, dilimden ne geliyorsa öyle okurum. Bu yasaklanamaz. Yasaklamak yasaktır!.."

Barış Manço, geçmişi tanmımayanın, bugünü anlamayanın yarını kuramayacağına inanır. Antika eser tutkunluğu da içinde yaşadığı yüzyıla uyum sağlayamayışının dışa vurumudur. Bu yüzden, bir müzeyi andıran evindeki çalışma odasında televizyona,müzik setine ve videoya yer yoktur. Nikahına faytonla giden tek sanatçı da o değil midir? Ne de olsa o, yaşamının her anıyla kalıpları kıran bir sanatçıdır.

Ülkemizde çok görülen sözler çarpıtma hastalığı hiçbir zaman yakasını bırakmaz Barış Manço'nun. 90'lı yılların başında milletvekilliğine adaylığını koyacağı yönünde haberler çıkınca bir basın toplantısı yapmaya karar verir. Sanatçı, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, böyle bir şey yapacaksa bunu Cumhurbaşkanlığı için yapacağını söyleyerek, her zaman olduğu gibi kimseyi kırmadan sıyrılır işin içinden. Daha doğrusu sıyrıldığını sanır. Çünkü sözleri saptırılarak halka şu mesaj verilir: "Barış Manço Cumhurbaşkanı olmak istiyor."

Sanatçı " Lambaya Püf De" şarkısının TRT denetim kurulu tarafından yayınlanmasına izin verilmeyişiyle de yasaklardan payına düşeni almıştır. Kurul erotik bulur söz konusu şarkıyı. Bunun üzerine aynı şarkı sözleri kaldırılarak bir kez daha kurula sunulur. Sonuç değişmez!.. Şarkı yine erotiktir. "Nasıl olur, sözleri yok ettik?" diye çıkışan Barış Manço'ya ağzının payı verilir: "Gitarist şarkıyı erotik çalıyor!.."

Barış Manço'nun 1 Şubat 1999 tarihinde ölmesi son derece anlamlıdır. Çünkü, o gün Mehmet Ali Ağca'nın gazeteci Abdi İpekçi'yi öldürüşünün 20. yıldönümüdür... Şu rastlantıya bakın ki, Abdi İpekçi adına konulan bir "Barış" ödülü vardır.

7'den 77'ye herkesin sevgisini kazanmış nadir sanatçılardan biri olan Barış Manço'yu, bir gün bu ülkede " Kitap Kurtları Vadisi" filminin çekilmesi umuduyla bir şarkısındaki şu sözüyle analım: "Silahla mertlik olmaz Osman!"


SUNAY AKIN "Tuncay Terzihanesi"