31 Mayıs 2010 Pazartesi

TOPLAMA GEMİLERİ



II. Dünya Savaşı'nı destan gibi anlatan filmlerde toplama kamplarındaki milyonlarca Yahudi'nin öcünü alan kahraman savaşçıları görürsünüz hep. Söylediğimi örnekleyen o kadar çok film vardır ki, bu filmler belleğimize kazındığından birilerine hep acırız. Bilinçaltımızda mazlum imajı çizilmiştir çünkü. O dönemde yaşananlar bir büyük dramdır. O dönemde yaşananlar asla kabul edilemez!!

Evet, II. Dünya Savaşı'nın bu mazlum halkı aslında sadece o dönemin mazlum halkı falan değildir. Çağlar boyunca bu mazlumiyeti yaşamışlardır. İlk olarak onları evlerinden Firavun adı verilen bir cani sürüp atar. Çoluk çocuk yollara düşerler. Perişan olurlar. Kendi halinde bir halktır en nihayetinde Yahudiler. Sonrasında 1600'lerde Endülüs'te gördükleri zulümden Yavuz Sultan Selim'e sığınırlar. Sıcak bir yuva bulurlar kendilerine. Avrupa'yı kana bulayan zalim Hitler'in yaptıklarını ve yüzlerce Yahudi'nin Türkiye'ye sığınışlarını ise hala içimiz cız ederek izleriz.

Bunca zulmü, acıyı yaşamış bir milletin 1960'larda kurduğu bu küçücük devlet nasıl olur da kendi yaşadıklarına benzer acıları başkalarına yaşatır anlamak mümkün değil. Diplerindeki küçücük bir ülkenin insanlarına yaptıkları bir değil iki değildir. O insanlara uyguladıkları gıda ambargosu ile bir ulusu kendilerinin de zamanında yaşadığı toplama kampı atmosferine sokmuşlardır. Koca bir ulusun, ki kendilerini ayrıcalıklı olarak niteleyen bir ulusun, böylesine empati yeteneğinden uzak olması insanın kanını donduruyor.

Malumunuz dün yardım gemilerinde yaşananlar, zamanında kendilerine defalarca kucak açmış bir milletin evlatlarına sıktıkları kurşunlar hafızalara kazındı. Hiç kusura bakmasınlar; artık filmlerdeki Nazi Kampı vahşeti görüntüleriyle cız eden içimizde bizi rahatsız edecek başka görüntüler de var. Yazıklar olsun!