1 Mayıs 2010 Cumartesi

Yarım Ütopyasını Kaybeden Herkese Armağan… Şeker Niyetine...


Hüznü damıtılmış şehirlerin çocuklarıyız. Ellerimizde renksiz güller. Ölümlere toprağı çok görüldüğü çağdayız. Ruhların mezarları olmaz. Bunu unutma konuş, sesini biriktireyim ellerime. Her susadığımda dudaklarıma çalayım, yudum yudum. Ya tükenirse…

Gidiyorum, güllerden çıkardığınız dikenlerin, gölgeleri kalbimde. Her şey kolay, sevmek… Ölmek… Ama sevilmek, kimse bu açlığı doyuramıyor.

Kanlı irinlerini boşaltıyorlar ruhuma… Kapıyorum dudaklarımı yoksa acılarım dökülecek. Bu çağa geç kalıyorum, kendime erken… Ellerimde kırmızı güllerin kokusu, kimi sevmek istesem, saçlarına eğreti duruyor gidiyorum.

Kimsesiz bir çocuğum ben, bakışlarınızı biriktiriyorum misketler yerine. Ne zaman inanacak olsam dünyaya, çıkarıp asıyorum birini odama. Bakıyor bana siz gibi, susuyorum… Diriltilmiş ruhlar cehennemi dünya, ölgün bedenlerin mabedi. Hadi güller yok artık ama hiç olmazsa gül kokuları takayım saçına… Bahar niyetine.

Susuşunu özlüyorum, başkalarının yalancı kahkahalarında kaybolduğumda. Kapat özlerini açtığında her şey güzel olacak… Diyemem! Sana. Yarım kalmış ütopyamın kahramanısın sen. Anlatamam, bilmiyorsun düş yiyiciler var. Kocaman gözlerinden içime damlatıyorlar karanlığı. Şimdi, ütopyamın son cümlesindeyim, son boşlukta. Ne olur çocukların kokusunu da kat, düşlerime, tamamlanayım.

Ölümsüzlüğümü asıyorum, parmak uçlarınıza. Bitti, akıyor paslı gerçekler. Hadi! Soyunuyorum tüm sıfatlarımdan, sizden armağan. Bir çay dumanı, bir bulutun ucu… Akıyor düş maviye çalan saçlarımdan… Geldim, hoş çakallarını yakıp ısınacağım, ayaza bıraktığımda yüreğimi.

Son bir cümle kaldı kursağımda, ne olur bağışlayın… Her şeye rağmen ben olmayı başardım diye


Burcu Akkanlı


14. 04. 2010