12 Ekim 2009 Pazartesi

MUSTAFA BELGESELİ TV'DE YAYIMLANMASA MIYDI?


Ne düşündüğünüzü bilmiyorum; ancak bana kalırsa Mustafa belgeselinin bugün televizyonda yayımlanacak olması birçok çocuğun fikirlerini değiştirecektir. Bu da pek hayırlı bir durum değildir kanaatimce.

Benim yaşımdakiler ve sonrasının fikirlerinde değişim yaşandığını düşünmüyorum, Mustafa'dan sonra. Belli noktalarıyla yeni bir anlayışla sunulduğunu bile düşündüğüm belgeseli minikler için zararlı buluyorum.

Mustafa'yı ilk izlediğimde belgelere vakıf olmamama rağmen araştırıcının insafına sığınarak sunduklarının gerçek belgelere dayandığını var saymış ve fena araştırma olmamış demiştim. Atatürk'ün bizzat kaleme aldığı günlüğünün yayımlandığını ya da bir şekilde araştırmacıların elinde olduğunu bilmiyordum. Aslında hala böyle bir kitap var mı onu da bilmiyorum. Belgesel boyunca Mustafa Kemal'in de bir insan olduğunu vurgulamak amacıyla o günlüklerden yararlanmış Can Dündar kendince. Tabii iyimser olduğunu var saysak bile istediğinden başka bir şeyleri işaret etmiş.

Beni belgeselde rahatsız eden tek nokta da bu oldu. Yani kasıtlı olmadığını düşünsem de farklı düşüncelere hizmet eden noktalar! Bunca esere ve görülenlere rağmen belgeselin bir bölümünde Batılıların o dönemde sunduğu şekliyle Atamızın diktatör hareketlerinin olduğunu ileri sürmesi Can Dündar'ın eksisiydi. Bunu alanen yapmamıştı ancak örneğin heykel meselesini ön plana çıkararak o düşünceleri destekler durmuştu yazar. Devrin şartlarıyla bir değerlendirme yapmayışı Ulu Önder hakkında atılıp tutulanarı destekler niteliğe büründürmüştü belgeseli.

Bunların dışında pek de olumsuz yaklaşmadığım, belli şeylerin daha şeffafça sunulması gerektiğini düşündüğüm bu belgesel-filmin televizyonda yayımlanmasını yine de arzu etmezdim. Çünkü milli bilinç kavramını yeni yeni öğrenen miniklerimiz için çağdaşlığın ve modernizmin en önemli karakteri Ulu Önder'dir. Henüz hayal ile gerçeği tartma yetisine sahip olmayan bu taze beyinlerin karşısına kurucumuzu karanlıktan korkan, her yere heykeller diktiren, sürekli alkol alan, sevilmiyormuşçasına yalnız bırakılan bir adam olarak çıkarmak her şeyden önce milli bilinç olgusunu zedeleyecektir.

Tabii sizlerin de düşüncelerini merak etmiyor değilim.

benlikten nesneye

Belki bir peygamber edasıyla, kurgusal açlığın pençesinde, Varoluştan ya da içgüdesel yönelimlerin belirlediği birbirinden farklı mutlaklık arayışlarının hüküm sürdüğü zamanlardan bu yana, bir mükafatandırıcı yaratma çabası içinde olan insanoğlu hiçliğin hüküm sürdüğü bir mekanın hayali ile yaşadı.

Tahayyül edilen veyahut bir masala konu olan hali ile her şeyin yerini en yenisine bıraktığı ebedi bir istirahat hane..

Bu durum, “birey” olma çabası içinde kibri ve türlü zafiyetleriyle nam salmış bir varlığın kendisine biçtiği bir ceza mıydı?

Hakan Karabulut

DEDİKODU




DEDİKODU

Kim söylemiş beni
Süheyla'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpegündüz?
Melahat'i almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata'ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.

"Ya o, Mualla'yı sandala atıp,
'Ruhumda hicranın'ı söyletme hikayesi?"