5 Ekim 2013 Cumartesi

KULAKLARIMIN CUMARTESİ DİSKOGRAFİSİ

Bugün burada cumartesi. Yorucu bir cumanın ertesinde asık suratlı, puslu bir gökyüzü karşılıyor bizleri. Sabahın bu saatinde pek çok evde telaşsız bir fokurdama duyuluyor demliklerden. Telaşı olmayan insanların telaşı olmayacak düşünme mesailerinin müjdesini veriyor çaydanlıktan aheste aheste tavana yükselen buhar.


Müziksiz olmaz. Hele dingin  ve soğuk bir cumartesi sabahı, notaların sımsıcak tınlaması olmadan gerinmez, yorganın altından başını göstermez. Radyoların düğmelerine basılıyor. Frekanslar can acıtıcı şarkılara kilitlenmiş kalmış gibi cuma akşamından. Mikrofonun ucundaki bayan üç cumartesi şarkısı dinleteceğini söylüyor şimdi ve biz sevgili dinleyicilerine dönüyor : “Bugün orda da cumartesi mi, sen de beni benim kadar özledin mi?”
Ethem Adnan Ergil
Aklıma gelen ilk cumartesi şarkısı değil elbette  Feridun Düzağaç'ın “Orjinal Altyazılı” albümünde söylediği. Hafızamı yokladığımda ilk olarak 2001 yılında Nilüfer’in “Büyük Aşkım” albümünde yer verdiği Cumartesi ile karşılaşıyorum. Adnan Ergil’in imzası olan şarkının sözlerinde, buna benzer  soğuk bir ekim sabahını arıyorum:  “Ne dünden kolay / Ne yarından zor / Ortasındayım ömrün / Senden uzakta olmak çile, ne yapsam çekilmiyor / Altın kafeste bülbül bile ille de yuvam diyor” diyerek kadife sesiyle bam tellerine dokunuyor Nilüfer. Sesi öyle yıpratıcı ama bir o kadar besleyici ki. Adı sadece bir gün ismi olan şu şarkıya can veriyor, gün görgüsü kazandırıyor. Şarkıyı dinlerken acıyorum cumartesiye ve ne acı diyorum bir gün isminin ertesi olmak. Kendi kendime soruyorum onca kelime varken bu şarkının adı neden böyle diye:“Bu dünyanın bahçesinde kayboldum gidiyorum / Bir sevdanın pençesinde gitgide eriyorum/ Ne günden haberim var ne de geceler belli / Ya salı ya da çarşamba, belki de cumartesi / Sanki yanındaymışım gibi hayaller görüyorum / Sana bir şey olmasın diye dualar ediyorum”

Cumartesi,  insanın düşün günüdür. Edebiyatçı için yazın günüyse, kiracıya taşın günüdür. Öğretmenin en sevdiği gün değildir mesela cumartesi, öğrenciyse ne cuma kadar sever ne pazar öğlesi kadar nefret eder ondan. Ertesidir işte en sevilenin, pek tabii öncesidir de bir nefretin.

Ne demiştik bir düşün günüdür, bir muhasebe defteridir. Feridun Düzağaç da 2003’te çıkardığı albümündeki Cumartesi’de açmıyor mu kara kaplı defterini, altını çizmiyor mu günün ve anlamın : “Bakışların gittiğin yerden uzak/ yoksa gelirdim / Sensiz anlamsızlığımı anladım dön vs. demek için” deyip eklemiyor mu? “Bugün burada cumartesi  / ben senin saçlarını / suçlar bakışlarını/ geveze susuşlarını bile özledim”

İçinde şu zavallı günün adının geçmediği ve inatla Cumartesi diye anılan tek şarkıdır Yaşar Günaçgün’ün bestesi ?  Bir şarkı bu kadar mı olur peki adıyla müsemma ? Bu kadar mı “Benim temam ayrılık, hüzün, yalnızlık vs. değil cumartesidir, cumartesidir der!  “Başım önde sen gönülsün  / gelirim ben çağırıyorsan / Beni burada koyuyorsan / Ağlarım sanma” -- “Seni geri istiyor bu gönül  / Bir uykuda esniyor bu gönül  / Şu dünyada bir sana döndüm ben / Şu garip yüzümü” – “Seni geri istiyor bu gönül  / Bu uykudan uyandır özümü / Şu dünyada ayrılığın lüzumu / Var mı gülüm bana söyle”
Askerliğin ilk günleri… Her sabah karga botunu giymeden başlayan içtima! Ayazın anavatanı Kütahya! Sonunda sıcak bir yere girmişiz, koskocaman bir anfi. Kamuflajda gizlediğim el radyosu, kulaklık tek kulağımda. Stüdyo konuğu cumartesinin yaratıcısı, hayal meyal hatırlıyorum: Besteler için kapanmıştım bir otel odasına, bir şeyler karalıydı tahtada diyor, bir sürü şey. Bir çizelgeydi belki de, günler, aylar, hafta sayıları. Başka bir şey yazmak için silindi hepsi ama elimde isim arayan bir şarkımla tahtada silinmeye direnen bir isim kaldı. İşte böylece şarkımın kaderi Cumartesi oldu. 

Bir düşünün ağabeyler, bu sözünü ettiğim  şarkılar farklı suretlerde yaşayıp aynı cumanın ertesini anlatan kardeşler değiller mi?  Öldürecekseniz de hakkını verin bu yiğitlerin, aşk gibi, özlem gibi, yalnızlık gibi bir tema icat etmiş bu üç adam: Cumartesi…