8 Eylül 2010 Çarşamba

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN


Sizleri bilmem;ama benim için bayram sabahlarının başka bir havası olur hep. Hep eskiden dem vururlardı hatırlarım. "Nerede o eski bayramlar." derlerdi. Anlam veremezdim,yaşım küçüktü o zamanlar. Şimdi anlıyorum!

Rahmetli babaannemde uyanırdım bayram sabahına. İnsanın çocukken yaşadıkları hafızasında yer ediyor hakikaten. Babaannemin evinde o yıllarda televizyon da yoktu. Minicik bir radyosu vardı unutmam. Ev ahalisi benden çok önce uyanırdı tabii. Hiç unutmam bir keresinde radyoda Barış Manço'nun "Bugün Bayram" şarkısı ile uyanmıştım. Hani şu, "buuugün bayram erken kalkın çocuklar!!" diye sözleri olan şarkı. Şimdilerde bayram sabahı denince o sabah geliyor hep aklıma.

Bayram sabahları beni en çok düşündüren, buz gibi suyla abdest almaktı. Babam sobanın üzerindeki güğümde su ısıtırdı. Ilık suyla; ama titreye titreye alırdım abdestimi. Sonrasında namaz ve eve dönüş. Bayramlaşma faslı en güzeliydi. El öpüp para almak ne büyük bir mutluluktu. Sonrasında mezarlık ziyareti yapardık babamla. Her yerin adeti farklı. Bizim buralarda arife ya da bayram sabahı yapılır mezarlık ziyaretleri. Mersin denen ve dağda kendiliğinden yetişen bodur ağaç dalları mezarlara dikilir. Memleketimin adetleri işte! Bu tip adetlerin yararlı olduğuna inanıyorum ben. Mezarlıkta insan kendi kendiyle baş başa kalıyor. Küçücükten dünyanın gerçeğiyle yüzleşiyorsun. Hem gidenleri hem de kendi gittiğin yolu düşünüyorsun.

Mezarlık faslı da bitince eve dönülürdü. Ve bayram sabahlarını iple çekmemi sağlayan son şey:D Birçoğunuza ilginç gelebilir; ancak babamın da çocukluğunda yaptıklarını söylediği yani bize özgü bir gelenek: "Bayram Sabahı Pilavı". Evet bizim evde bayram sabahı pilav ve onun ortasındaki kocaman tavuk afiyetle yenirdi. Ama tavuk da tavuktu he. Şimdikiler gibi değildi, anlayacağınız. Doğal ortamda büyümüş bir tavuğun lezzetini tatmamış milyonlarca çocuğumuz var bugün! Uzun yıllardır çok istememe rağmen ben de tadamıyorum köy tavuğunun etinden. Yok artık, ilçe pazarlarında dahi satılmıyor.

Neyse en iyisi hijyenik şartlarda yetiştirilmiş tavuğumuzun suyuna yapılan "yavan" pilavı kaşıklamaya gideyim ben:D Buna da şükür!

Hepinize hayırlı bayramlar diliyorum.

1. YILIMIZIN ŞEREFİNE

Dilekolay koskoca bir yıl olmuş. Geçen sene bu zamanlarda başladığımız Edebiyat Meclisi serüveni 1 yılını doldurdu. Çok güzel yazılar paylaştığımızı, zaman zaman ümitsizliğe düşsek de güzel bir okur profili yakaladığımızı düşünüyoruz. Bir yıl boyunca şiirler, öyküler, kitap yorumları, denemeler, tartışmalar, bir yarışma ve daha birçok şey ama çoğu zaman sanata dair pek çok şey paylaştık sizlerle.

Yazar arkadaşlarım bütün bir yol boyunca bizimle beraber oldu. Edebiyat Meclisi'ni güzel yazılarıyla süslediler. Umuyorum ki çok daha verimli bir yıla başlamış bulunuyoruzdur. Birinci yılımızda bizden desteğini esirgemeyen herkese şahsım ve arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum.

Sevgiyle...

GÜZ SANCISI

Ne kadar alırsa o kadar mı veriyor hayat?
Her kederde bir gülüş,her hüzünde bir tebessüm mü var?
İç içe harman yapsak,yorgan misali sarar mı heyhat !

Koşup açtığın radyoda,içli bir keman nidasında
İçtiğin sigaranın dumanında
Keyfe keder yudumlarda
Bu kadar mı örülü bu hayat

Bir martının çığlığında
Bir bebeğin ağlamasında
Bir kelebek çırpışında
Bu kadar mı gizli şevkat?

Gizli bir umutta
Bir akşam vakti kapıda
Ansızın yüreğinde hattâ...

Tozlu bir kitap arası
ıSaklı kalmış gül kurusu
Yüreğini sarmalamış
Sevgilinin Güz Sancısı...


Sezenist...