9 Ağustos 2013 Cuma

ÖLÜMÜ BEKLERKEN

Her sabah olduğu gibi işe yine gecikmişti.Elinde sabah göz attığı kitabı bir yere bağlayarak bırakmaya uğraşıyordu.Kitabın dövüş kulübü tadındaki anlatımı ve ölümü hissetmenin yaşamı biraz daha heyecanlı kılacağına dair teması, hayatı git gellerle geçen bir adam için kışkırtıcıydı.Kitaptan kopup hayata ve maddi konulara dönmek istememesinin altında yatan sebebin ne olduğunu son günlerde bulmuştu: sıkılmıştı ve artık devam etmek istemiyordu...Her sabah aynı saatte kalkmak, iş stresi, eve gelip faturalar ve eşiyle olan geçim çabaları. Bu kısır döngü içinde sanki bir kurtarıcı bekliyor gibiydi, tabii hemen akabinde hayatın sonuna dek böyle gideceğine dair içini kaplayan derin huzursuzluk.. Kitaplar, vahşi yaşam belgeselleri,seks... Bunlar artık bir kaçıştı amaç olmaktan çıkmış ve sıkılma halini ötelemek için başvurulan yöntemler haline gelmişti.Yetmiyordu bunlar ona ama yapabildiği göbeğini büyütmek ve hayal kurmaktan başka bir şey değildi.Uyuşmuştu sanki cesareti yoktu evet ama daha önemlisi bilgisi yoktu, unutturulmuştu sanki zorunluluklar ve fiziksel tüm tüketim zevkleriyle ruhunun üstü örtülmüştü.Gerçekten bir şeyler hissetmek için neler vermezdi halbuki..Her gün yeni kararlar alıyor ama her akşam yatağa girdiğinde bir adım ilerleyemediğini fark ediyordu. Ya böyle devam ederek bu yaşamı sonlandıracaktı ya da farklı zevkler almak için hayattan radikal bir kopuş... ama nasıl? İntihar edemeyecek kadar canı tatlıydı, inançları da bir bahane oluyordu bu konuda. Böyle devam ederse sebepsiz yere birini vurabilirdi bir çıldırış anında ya da sırf hissetmek için içgüdülerini, o halde bir yerinden kırmalıydı bu sarmalı. Kararını vermişti, artık mekanik hareketler ve uyuşturucular yok, hissedecekti ve ne pahasına olursa olsun yapacaktı bunu. Ertelemeyecek ve verili kurallara takılmayacaktı. İşini bırakmaya karar verdi ve tabii eşini de. Sıradan olan bunlar gibiydi. Belki geçmişte isteyerek işini ve eşini seçmişti ama şimdi kendine hapisane gibi gelen iletişimleri sonlandırmalıydı. Sonra hayallerini, güdülerini dinleyerek yaşayacaktı. Önemli olan zaman değildi artık , alacağı tek bir nefeste olsa onu gerçekten ve isteyerek alacaktı. Sabah kalktığında garip bir huzur duyuyordu içinde ve patronla konuşurken de, bankadan parayı çekerken de, kendini dinlemek için aldığı yolculuk biletiyle eve yürürken de aynı huzur vardı içinde. Eve geldi. Eşi salonda televizyon izliyordu, yanına oturdu ve ona bakmasını bekledi. Sanki her şey ağır çekime bağlanmıştı, birazdan tüm zorunluluklar bitecek ve yarın bütün bağlardan azade kendini arayacaktı bu adam.. Karısı ona döndü ve ilk sözcükler ağzından dökülmüşti ki birden karısı artık yoktu orada, ev yoktu ,yalnızdı ve bir odanın içindeydi. Ona bakan insanlar vardı tanıyamadığı onca şekil... Birinin ağzından dökülenleri duydu: _ İlginç bir vaka bu,her gün yeniden başlamalıyım sesleriyle inletir hastaneyi.Çıkması gereken yolculuklardan bahseder.Bir cinayetle alakalı akli denge bozukluğu tanısıyla getirildi.Karısını öldürmüş ve nedeni bilinmiyor dahası kendisi de bilmiyor. Daha doğrusu hatırlamıyor karısını öldürdüğünü.Kişilik bölünmesi gibi ya yolculuklara çıkan biri oluyor ya da takılı kalmış bir plak gibi cinayet öncesine kadarki haliyle aynı günü yaşıyor.Henüz cinayeti işleyen alt kişilikle temas kuramadık ama diğer iki kişiliğin varlığı böyle düşündürüyor bize. _Niçin öldürmüş olabilir karısını? _Kim bilir... Yine de bir itiraz, duymak istemediği bir söz,hayalleriyle alakalı umutsuzluk noktasına giden bir konuşma diğer alt kişiliği harekete geçirmiş olabilir, yani yürümek istediği yolu bu şekilde temizlemiş olabilir.Tabii sistemin duyarsızlaştırdığı günümüz insanında daha çok karşılaşıyoruz bu vakalarla. _Yeniden başlamalıyım dedi kendi kendine. Artık zorunluluk yok, alışkanlık yok, hissedeceğim bundan böyle. Gözlerini tavana dikip gülümsedi.Sanki bekliyordu ölümünü bir şeylerin ve mırıldanıyordu kendi kendine :'' Ölüm yeni bir başlangıçtır''. UMUT SELVİ