2 Nisan 2010 Cuma

SEVDİĞİM BEYİTLER #1


Bağdatlı Ruhi'nin o aşkı savunan yanını seviyorum. Tabii bu savunuş bir divan geleneğiydi. Tasavvufla haşır neşir biri de doğal olarak Tanrı sevgisini ibadetlerin en büyüğü olarak görmektedir. Bağdatlı Ruhi'de de bunu görebiliyorsunuz. Meşhu "Terkib-i Bent"inde kendileri için yoldan sapmış olarak söz edenlere ne güzel de yanıtlar veriyor.



Sanman bizi kim şire-i engür ile mestiz

Biz ehl-i harabattanız mest-i elestiz


*Bizi, üzüm suyu ile sarhoş olmuş sanmayın! Biz meyhane denen aşk ve şevk aleminin sakinleriyiz ve ezel şarabıyla sarhoş olmuşuz.


Vay bee! Bakar mısınız şu anlamdaki güce. Şair kendisini alelade üzüm suyu ile sarhoş gibi görülenlerden saymıyor. Onun sarhoşluğu bambaşkadır. O ezelden beridir kendini sarhoş eden bir diyarın üyesidir. Bu tip beyitlerde dünya üzerindeki misyonunu tamamlamış, nefsi her türlü duygudan uzaklaşmış Doğu mistisisizmi ile yoğrulmuş o çekik gözlüler geliyor aklıma. Tasavvuf denilen müthiş öğreti dururken farklı kültürlerin yogasıymış, meditasyonuymuş, budasıymış bunlara ilgi duyanları anlamıyorum cidden.


Mail değiliz kimsenin azarına amma

Hatır-şiken-i zahid-i peymane-şikestiz.


*Kimseyi incitmeyi istemeyiz ama, kadehimizi kıran sofunun hatrını kırarız.


Bu beyit de benim sevdiklerim arasındadır. Buradaki duruş çok önemli. İnsan olarak tabii ki diğer insanları kıracak, incitecek hareketlerden sakınmalıyız ancak inandığımız doğruları küçümseyen, onları hiçe sayan biri olursa da tepkisiz kalmamalıyız. Bu beyit insanın sınırlarını belirgin bir şekilde çizmesi gerektiğine ilişkin. Şair insan incitme taraftarı değil ancak doğrularına müdehale edenlere de diğer yanağını uzatmıyor.