15 Kasım 2009 Pazar

AN!





Yanlıştı yaşananlar!
Aşk benden değil,
Hislerde gizliydi!
Farkına varamadan,
Gerçeğe saplandık,
Duygusuz geçen zamanlarda
Birlikte.
Ve yalnızız en duygulu
Anlarda!


Mert Yüksel

"SIRRI ÇÖZÜLEMEYEN BİR ELYAZMASI"

http://www.haberturk.com/haber.asp?id=186595&cat=180&dt=2009/11/15

"Bu güzel araştırmayı okuyamayanlar için Habertürk'ün sitesinden sizlere aktarmak istedim. İlginç bir el yazması"


Sırlar Kitabı: Voynich El Yazmaları GALERİ
Yüzyıllardır gizemi çözülemedi


Selin Kunt Tütüncü



Voynich el yazmaları, gizemli sırlarla dolu ve metinleri bir türlü çözülüp deşifre edilememiş, hemen her sayfasında çok ilginç el çizimi resimler olan bir antik kitaptır. Kitabın 15. ve 16. yüzyıl arasındaki bir dönemde yazıldığı düşünülmektedir. Eserin yazarı, tam metni, ana teması, amacı, ve yazı dili hala bilinmemektedir.

Elyazmasının bu kadar ilgi çekmesi ve araştırmacıların ondan vazgeçmemesinin sebebi biyoloji, astronomi, astroloji, bitkilerle ilgili çok ilginç çizimler içermesi ve bunlardan bazılarını çizebilmek için çok iyi bir teleskopa, mikroskoba sahip olmak gerektiği ama eserin döneminde bunun olamayacağı gerçeğidir.

EL YAZMALARININ GALERİSİ İÇİN TIKLAYINIZ

Gerçek adı belli değil

Kitabın ismi onu 1912'de keşfeden Polonya asıllı Amerikalı antika kitap koleksiyoncusu Wilfrid M. Voynich'ten gelmektedir. Wilfrid M. Voynich uzun çabalamasına rağmen yazmaların sırrına erişememiştir.

Kitapla ilgili yapılan çalışmalar sonucu onun 1450-1520 tarihleri yazıldığı sonucuna varılmıştır.

Kitabın özellikle ilk kısımları ile ilgili hiç bir sonuca varılamazken tespit edilen sayılı somut sonuçlar; kullanılan dilin var olan hiç bir dille bağdaşmaması ve yardımcı olabilecek tek verilerin de kitaptaki çizimler olduğudur.

Yazı dili çözülemiyor

Bu garip eser profesyonel ve amatör bir çok kriptograf, tarafından defalarca incelenmiş hatta 2. Dünya Savaşı sırasında çalışmış ünlü şifre çözücüler tarafından da araştırılmış ama metinler hakkında hiç bir bulgu edilememiştir.
Bazı bilim adamları el yazmalarının bu kadar gizemli olması yüzünden tamamen uydurma bir dille yazılmış, zekice bir antik kandırmaca olduğunu düşünmüştür. Onlara göre kitap çözülememektedir çünkü çözülecek bir şey “yoktur”, tamamen uydurmadır! Ama çizimlerde yer alan ve bir süre öncesine kadar varlığın bilinmeyen bitkilerin keşfedilmesi yazmaların tekrar bilim dünyasında önem kazanmasına neden olmuştur.

Eserle ilgili bulunan en eski yazılı kayıt 17. yüzyıl başlarında yaşamış olan Çek asıllı simyacı Georg Baresch'in, Mısır hiyerogliflerini çözen Romalı Athanasius Kircher'e gönderdiği bir mektup ve kitabın nüshası ile yazıların çözülmesine dair yardım istemesidir. Collegio Romano'da öğretim görevlisi olan Kircher el yazmalarının aslının kendisine gönderilmesini talep etmiş ama Baresch tarafından reddedilmiştir. Baresch'in ölümünden sonra yakın arkadaşı Johannes Marcus Marci'ye bıraktığı kitabı Marci, Kircher'e göndermiştir ve kapağın arkasına eklediği not günümüzde hala durmaktadır.

Bundan sonraki 200 yıl boyunca kitapla ilgili herhangi bir yazılı belge bulunmamaktadır.

Meleklerin dili mi?

1912'de Collegio Romano finansal sıkıntı yaşadığı için gizlice el altından sahip olduğu bazı malları satışa çıkartmıştır. Kitapçı ve koleksiyoncu Wilfrid Voynich aralarında bu kitabında bulunduğu 30 el yazması eseri satın almıştır. Onun ölümünden sonra kitap eşine kalmış ve en sonunda Yale Üniversitesi'ne bağışlanmıştır.

Voynich yazmaları ile ilgili en çok inanılan teori onun Kraliçe 1. Elizabeth'in danışmanı olan matematikçi ve astrolog John Dee'ye ait olduğudur. Dee'nin yardımcısı ve en yakın dostu simyacı ve medyum Edward Kelley idi. Kelley, gizli bir antik mezardan aldığı bir toz ile bakırı altına dönüştürebildiğini iddia ediyordu. İkilinin iddialarına göre, kristal küresi vasıtasıyla meleklerle bağlantıya geçen Kelley onlarla Enochian adı verilen özel dillerinde uzun görüşmeler yapıyor, Dee'de bu görüşmeleri kayda geçiriyordu. Voynich el yazmalarının bu dilde, yani meleklerin dili Enochian diliyle Dee ve Kelley tarafından yazıldığına inanan pek çok kişi var.

Bitkiler nereye ait?

Eserin konusu ile ilgili genel izlenim, gizli ilimlerle ilaç yapımına yönelik farmokinetik bilimi olduğuna dair. Yine de yazmaların kafa karıştırıcı görsel içeriği bu konuda kesin bir yargıya varmayı engelliyor.

Kitabın ilk kısmı bitkilerle ilgili ama çizimlerde hala tanımlanamamış bitkiler olması durumu daha da gizemli hale getiriyor. Şimdiye kadar elle çizilmiş bu bitki resimlerin sadece bir kaçı tanımlanabildi. Diğer tanımsız bitkilerin bazıları 3 farklı bitkinin karışımından oluşmuş gibi görünüyor. Hatta kök kısmında başlayan bir bitki türü yukarı dallara çıkıldıkça diğer bir bitkiye dönüşüyor ve çiçekleri de üçüncü bir bitkiye ait oluyor. Bir nevi mutant, dönüşmüş bitki çeşitleri sayfalarda yer alıyor.

Çizimlerdeki bitkilerden ikisinin Amerika kıtasında yetişen ay çiçeği ve kırmızı biber olduğu belirlenmiş ama kitabın yazılma tarihinde Amerika henüz keşfedilmemiş olduğu için bu duruma bir açıklama getirilememiştir.

Mikroskop olmadan hücreyi nasıl çizebilir?

Kitabın diğer bölümü olan biyoloji ise başlı başına şaşırtıcı detaylar ve sırlarla dolu. Simyacılıkta kullanılan kazanların ve tüplerin yer aldığı bazı çizimler kitabın iksir ve ilaç hazırlamakla alakalı olduğu teorisini güçlendirmiştir. Ama o zamanın simya literatüründe bulunan ana sembollerin (kartal, mezardaki adam, yatakta bir çift gibi) hiç biri kitapta yer almamaktadır. Diğer bölümün aksine bu bölüm bir çok insan figürü ile de doludur. Bu bölümdeki çizimler günümüzün hücre bilimi ile benzerlik göstermektedir ki burada da bir başka muamma ortaya çıkmaktadır: O dönemde mikroskop henüz bulunmadığı için birisi nasıl olurda hücrenin yapısını çizebilir?

Astroloji bölümü ilk bakışta konususun ne olduğunu belli etse de yine burada da alıştığımız semboller ve figürler yoktur. Tüm astrolojik semboller hiç var olmayan farklı şekiller ve varlıklarla ifade edilmiştir.

Yeni keşfedilen bir galaksi kitapta yer alıyor

En ilginç bulgulardan biri astronomi bölümümdedir. Klasik astronomi çizimlerinde yer alan evreni sembolize eden dairenin içinde hiç de muntazam olmayan 4 kollu bir şekil yer almaktadır ve bu ancak günümüzde bilinen bir galaksiyi resmetmektedir. Peki sadece gelişmiş bir teleskopla tespit edilebilecek bir bilgiye kitabın yazarı nasıl erişmiştir?

Yazarı üstün zekalı bir insan mı, başka alemlerle konuşan bir medyum mu?

Bir başka tuhaflık ise yazmaların şifreli bir şekilde kripto ile yazılmış olmasıdır. Kriptoloji aktif olarak 16. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır ki bu da kitabın yazılma tarihinden çok daha sonradır.

Bu gizemli kitabı Kennedy ve Churchill de incelemiş ve kitaplarında ondan bahsetmişlerdir. Her ikisi de kitapta kullanılan yazım dilini ruhlar aleminden veya başka bir boyuttan gelme olabileceğini söylemiştir.

Yazmaların dili ile ilgili bir başka teori de kullanılan dilin Asya kökenli olduğudur. Bazı bilim adamları yaptıkları incelemelerde Çin, Nepal ve Burma'daki dillere özgü bazı özellikler tespit etmişlerdir. Ama kitabın dili ile Asya dilleri arasında tam bir örtüşme sağlanamamış araştırmacılar bunun nedeninin belki de antik bir Asya dili kullanılması olduğunu söylemişlerdir.
Meleklerin dili, ruhların dili, kaybolmuş bir medeniyetin dili ya da tamamen uydurma, her ne olursa olsun Voynich el yazmaları yüzyıllardır gizemini korumakta ve hiç bir şekilde sırrını açık etmemektedir.

Gizem hala devam ediyor

Bir kandırmaca için fazla karmaşık ve sistematik olan kitabın ne anlattığını bulmak bilim adamları ve araştırmacılar için bir tutku haline gelmiştir.

Bitki bilimi, biyoloji, astronomi gibi fen ve bilim içeriğinin olması onun gizli kapıları açabilecek anahtarları barındırdığı umudunu arttırmaktadır.

Kim bilir belki de yanıp kül olan İskenderiye Kütüphanesi'ndeki gizli ilimler kitaplarının toplu sırrı bu kitabın içindedir?

100. YAZI ŞEREFİNE !

Yaklaşık 3 aydır bu güzel blogda yazıyoruz. Ben ve iki arkadaşımın yazıları 100'ü bulmuş bile. Ne mutlu bize! Umuyoruz ki blogumuz önce 1 yaşına basar sonra da yıllar boyu takip edilebilecek bir blog kalitesinde yayın hayatını sürdürür.

Bizlerden desteklerini esirgemeyen tüm Edebiyat Meclisi okurlarına saygılarımızla...