26 Temmuz 2010 Pazartesi

KUMRAL ADA MAVİ TUNA



...Onu anlatmak için "güzel", "havalı" , "başdöndürücü", " şahane" gibi sözcükler kullanmak haksızlık olur. Onun için, bu dünya dışından gelmiş kadar değişik, bir kuyruklu yıldız kadar etkileyici, iyi pişmiş kahve kadar tiryakilik yaratıcı, gezegene yalnız yollandığı için eşsiz, bir ipekböceği kadar dikbaşlı denildiğinde bir şeyler söylenmiş sayılır ancak. Demlenmiş ve içe sinmiş bir güzellik onunkisi. Ama asıl önemlisi beni güçlü bir manyetik alan gibi çeken etkisi ve çok kumral olduğu...

Tuna

Bu satırlar "Kumral Ada Mavi Tuna" adlı harika romandan. Buket Uzuner'in bu harika romanını hala okumayanlar varsa çok şey kaybediyorlar, belirtmeliyim.

Roman şizofrenik bir sarsıntıyla başlıyor. Kabusunun karanlık duvarları arasına sıkışıp kaldığını düşünen Tuna'nın garip hikayesi ile sürükleniveriyorsunuz. Sonrasında Tuna'nın ağzında sürekli geveleyip durduğu Ada ile tanışıyorsunuz. Hem de daha 5 yaşındaki bir kız çocuğu iken. Aşk kelimesinin hakkını sonuna kadar veren ve sizi meraka gark eden bir roman bu. 98 yılında İstanbul Üniversitesi'nin en iyi roman ödülüne layık gördüğü bir kitap. Biliyorum ki kitap okumayı kendisine tarz olarak biçmiş herkesin okuduğu bu romanı, yeni başlayanlar için şiddetle öneriyoruz.

Kumral Ada Mavi Tuna...

Sait Faik Abasıyanık: İnsanları Sevmek Arzusu



"Ona cevap vermeden yoluma devam etmek istedim. Birden bütün neşemin bir camın kırılışı kadar ses ve şıngırtı çıkararak düşüp kırıldığını gördüm. Ayakucuma düşüp kırılan neşemi gözlerimle topladım.ters yüzüne evime dönüp odama kavuştum.
İşte dört duvar, bir pencere bir valiz içinde birkaç kitap ve bir demir karyola. Hasılı mukaddes bir hapishane olan odamda düşünmeden hatta okumadan gezinmeye başladım.düşünmeye başladığım zaman, nasıl filmlerde bazı kırılan otomobillerin akşamı tekrar birbiriyle süratle buluşup birleşirlerse, benim içimde kırılan şey, öyle birleşti. Tekrar neşemi bulmuştum. İnsanları sevmek arzusuyla sokağa çıktım."


İnsanları sevmek arzusu… Sait Faik’in çevresine uyum sağlayamadığı için böyle arzularla yola çıktığını söylerler . Belki de bu yüzden ona Züğürt Yazar derlerdi. İnsanları sevmek için sokağa inen, kaldırımları yalayan, denizi koklayan ve martılara göz kırpan yazara Züğürt Yazar derlerdi. Çünkü merhamet duygusunu yüreklerinden söken, birbirlerinin kuyusunu kazan, doğayı kendi halinde bırakamayan sözde insanlar için züğürtlük Sait Faik gibi yaşamaktı galiba. Ne de güzeldir insansal duygulara sahip züğürt bir insan olarak yaşayabilmek değil mi? Bu yüzden Sait Faik Abasıyanık’ın hikayelerinin yer aldığı ilk kitabı ‘’Semaver’’ elinizin altından düşmez.

Ceyda Akkaya