6 Ekim 2009 Salı

AŞK-I MEMNU



Yalnızca büyük kahramanların
alimlerin,şairlerin,hükümdarların değil


Aşk-ı Memnu dizisini izledikten sonra
bir kitapçıda
Halit Ziya'nın aynı adı taşıyan
romanıyla karşılaşıp
"Aaa Aşk-ı Memnu'nun
kitabı da çıkmış!"
diyebilen bir gencin
nefes aldığı
ülkenin de evlatlarıyız...

Murat Gil

KENARDA KÖŞEDE KALANLAR: ORHAN SEYFİ ORHON


Daha adında başlıyor bu adamın şairliği. Ne kadar şiirsel bir ada sahip Orhan Seyfi. 5 hececileri oluşturan 5 kişi içinde en silik olanı değil aslında ancak gereken ilgi kendisine pek gösterilmemiş. 5 hececiler daha çok Faruk Nafiz'in gölgesinde kalmış. 5 hececilerden akılda kalan genelde Faruk Nafiz'dir. Orhan Seyfi'nin birçok güzel eseri var ancak besteye dönüşmüş şu harika şiiri hemen hemen herkes biliyordur. Hem de ona ait olduğunu bilmeden.

Veda

Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda buseni
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?

Hani ey gözlerim bu son vedada,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın?

Gelse de en acı sözler dilime
Uçacak sanırdım birkaç kelime...
Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın?





Orhan Seyfi 1914'te Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Meclis-i Mebusan’ın Kavanin Kalemi’nde memurluk, ardından gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul Hükümeti’ni destekleyen "Aydede" dergisinde çalıştı. 1946’da CHP’den Zonguldak miletvekili seçildi. 1950’de gazeteciliğe döndü. 1960’tan sonra Adalet Partisi ’ne girdi. 1965’te bu partiden İstanbul milletvekili seçildi. 1922-1946 arasında Milliyet, Tasvir-i Efkar, Cumhuriyet, Ulus, Zafer, Havadis gazetelerinde mizah ve köşe yazıları yazdı. Yaşamının son döneminde Son Havadis gazetesinde yazarlık yaptı. İlk şiirleri arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları "Hıyaban" isimli dergide yayınlandı. 1917’de Yeni Mecmua’da çıkan şiirleriyle adını duyurdu. Türk şiirinde "Hecenin Beş Şairi" grubundan biri olarak ün kazandı. Yusuf Ziya Ortaç ’la birlikte Papağan, Güneş, Ayda Bir, Çınaraltı dergilerini çıkardı. Şiire Aruzla başladı. "Fırtına ve Kar" isimli uzun şiirinde bunun başarılı bir örneğini verdi. Daha sonra Milli Edebiyat ve Genç Kalemler akımlarının etkisinde kalarak hece veznine döndü. Hece ile yazdığı şiirlerinde yalın bir dil kullandı. Divan şiiri kalıplarını hece veznine uyarlayarak yazdığı gazel benzeri şiirleri de var. Yirmiden fazla şiiri bestelendi.







daha kac yasanmis hikaye okuyacagiz


acılarını harmanlayıp yeryüzüne salan insanoğlu, her uzatılan dalı, her avaz avaz susuşu ne zaman duyacak, ne zaman görecek.
sevgiyi, merhameti, huzuru yeşertmeyi unutan beyinlerine ne zaman dur diyecekler. sürüler halinde yalnızlık kol geziyor sokaklarda. piç olmuş duyguları bir kadehte yere çalmak istercesine. sürüler halinde gezen boş, mutsuz, kaygı dolu yürekler sanki hiç kapağı açılmamış, okunmaya değmez kitaplar gibi... birgün birinin çıkıp derinlerde bulunan küf tutan yalnızlıklarına, o gizemli benliği tünelin ucunda görünen ışık gibi bulmalarına, sahip çıkmalarına, yalnızlıklarına sarılmalarına ister gibi.. neler gizli kim bilir? kaç kişi çabalar, uğraşmaya değer bulur senin benliğini? içine gizleyip büyüttüğün o küçük yaramazı kim dışarı çıkartacak kadar bağlanır ki? yorgun, çökmüş gözlerin derinliklerinde mana konmasını beklediğin özlemlere kim yüreğiyle dokunur? artık kim kapılarımızı aralayarak girer oldu hayatımıza. destursuz, amansız, sadakatsiz sahte girişler... sadece istediği bir oyun. gerçek olmayanı tüketip öncekiler gibi kanından bir damla daha emip gitmeler... hayatın neresinde gerçekten seninle yosun kokusunu içine çekmek istiyor, ya da dinlediğin parçada hüznünü seninle senin gibi yaşıyor. hükümleri bozulmuş kurallara uymayan umarsız sürüler bunlar. istediğin herşeyi alabilirsin yalnızlığın dışında. o hep seninle tek yakanı bırakmayan belki de tek dürüst duygun...

hüzün yüklü koynuna daha kaç yabancı bedeni sığdıracak bu beden? daha kaç yabancı destursuz ve amansız girecek bu kapıdan?

kendi acılarını siper almış gölgelerin arkasına sığınmış benlikler daha kaç yüreğe oturacak?
kaç can yakıp, kaç benliğin huzurunu kaçıracak?
ne zaman içtenlikle kendime yapılmasına izin vermeyeceğim çürümüşlükleri sana neden reva göreyim diyebilecek.
uyanabilecekler mi riyakar tutkularından, duyacaklar mı sesini?


Duygu Sahibi : Hatice Yeşilkır
Alıntı Yapan : Calud

Kendisine nezaketinden ötürü çok teşekkür ederim.