2 Eylül 2013 Pazartesi

SAMİMİYET


Ataç’a öykündüğümü bilin de isterseniz sonrasında “Bu ne samimiyet ey muharrir bozuntusu?” ; “Ne bu böyle selamlar sabahlar ?” diye yadırgayın beni.
 Selam  ey kârî, bu da Mehmet Âkifvâri olsun!
Madem samimiyetten ve onsuzluktan yani  yapmacıklıklardan bahsedeceğim, samimi olmalıyım değil mi?  Evet samimice itiraf etmeliyim ki bunları yazmak üstâd Ataç’ın bir denemesini okuduktan sonra aklıma düştü.  Sadece üstâd bir şeyler düşünüyor değil ya samimiyet üzerine, bizim de yarım yamalak olsa bile birkaç sözümüz var elbet.
 Samimiyet denince nedense aklıma yapmacık hareketleri olan, etrafına “Samimiyim ben portresi çizen insanlar” geliyor. Samimiyeti yapmacıklıkla özdeşleştirmemin, bu güzel davranışa böyle olumsuz yaklaşmamın elbette bilinçaltımda uyuyan sebepleri olmalı.
Konu samimiyet olunca insanları üçe ayırıyorum: Samimi olanlar, samimi olmayı başaramayanlar  ve samimi taklidi yapanlar. Samimi insanlar iyi niyetlerini insana dair güzel hareketlerle süsleyebilen ideal insanlar benim gözümde. Samimi olamayanlar özlerinde iyi ama bunu davranışa dökemeyenler. Ustalıkla samimi taklidi yapabilen grupsa belki de insan hayatının en tehlikelileri. Hiçbir insanın doğuştan kötü olamayacağına inanan ben, böyle insanlarla karşılaştığımda bu insanların neler yaşayıp  da o hale geldiklerini düşünüyor, nasıl  usta bir oyuncu gibi taklit yapabildiklerine hayret ediyorum.  Bütün bunları düşünürken insanın kendine toz konduramayan, hayatı çevresindeki insanlardan ibaret sayan  ve  genelde empati özürlü bir varlık olduğu gerçeğini aklımdan bir an bile çıkarmıyorum.
Evet sevgili okur, kendime insan sarrafı yakıştırmasını yaparsam yalan söylemiş olurum. İnsanlar hakkında her normal insan kadar fikir üretebiliyorum.  Sözgelimi alıngan bir insanın alıngan olduğunu anlamam acı bir tecrübe sonucu ve çok sonra gerçekleşebiliyor. Kıskanç bir insanın varlığını yıllar sonra öğrenebiliyorum.   Bu ve buna benzer örneklere rağmen söylemeliyim ki yapmacık bir insanı çok kısa sayılabilecek bir süre içerisinde algılayabiliyorum. Bir sevimli görünmek için atılmış bakış, bir cana yakınmış gibi sergilenen davranış, ağızdan birbiri ardına kolayca dökülen sevgi sözcükleri ve pek tabii yazıyla asla anlatılamayacak insanın altıncı hissini harekete geçiren envai çeşit jest ve mimik.
            Biliyorum ki benim gibi tespitler yapanlar oldukça çok aranızda  ki onlar bahsi geçen insanların çıkarları uğruna giremeyecekleri rol olmadığını gayet  iyi bilirler. Hal hatır sorulmamış birkaç ayın ardından ucunda çıkar hesaplarının döndüğü besbelli bir buluşma çağrısını tiksinerek kabul etmek zorunda kalanlardan bahsediyorum yahu. Evet siz, benim gibi tespitler yapabilen okurlarım! Bazen siz değil misiniz en iyi repliklerle süslenmiş ve sinema perdesine yansıtılsa göz yaşartacak bir yardım çağrısına “evet” demekten başka seçeneği kalmayanlar ? Bu evetin ardından yine ketenpereye getirildiğinizi, kullanıldığınızı hissedip hırs küpüne dönenler ? Buradan da şu sonuç çıkıyor değil mi ? Yapmacık davranışları olan insanları tespit edebilmek yalnızca kullanıldığınız hissini anlamlandırabilmede “ilk” aşamadır. Böyle bir insanı tespit ettiğinizde yalnızca ileride o yapmacıklığın kurbanı olabileceğinizin olasılığını bilebilirsiniz. Bu tespit yeteneğiniz ne yazık ki bir daha kullanılmayacağınız anlamına da gelmez.  Bu insanlara “hayır” diyebilmek ancak ve ancak yeni bir yazının konusu olabilir.

Kalın sağlıcakla!