9 Eylül 2009 Çarşamba

PORTRE


Şiir anlamaktır
Şair, şiiri arayan ahmak
Hece, uyacağı heceyi bilir
Şair uyanacağı sevgiliyi

Gözleri deniz kıyısında sıralanmış cilalı taşlar
İri ve kahverengi.
Kirpikleri ne uzun ne kısa bir bildiri
Gibi açıklayıcı,yol gösterici,tehtidkar.
Kaşları, yarım ay ya da gergince bir yay durumu.
Ortasında kutsal anıtlar gibi burnu
Saçlarında yıldızlar...

Hiddeti, Gordion Düğümü
Gülümseyiş onda.
Şiddeti kıyas kabul etmeyen
Şiirime nokta.
Ve dudakları
Sevgiyi ayakta
Karşılayan hizmetkar.

Dişleri yer yer ve görünüp kaybolan utangaçlar.
Yanağı,çarşaf deniz üstü balık kıpırdaması.
Gamzesinden dağılır
Yüzüne dalgalar
Gamzesinden başlar sarayı.

Akşamüstlerinin kızılığı
Yaz gecelerinin gök yıldızlığı
Yusufçuk böceğim, haylazlığım
Teninin kokusuna dayanamadığım
Epey anlaşılmaz bir şiir
Ve vazgeçilmez bir şehir gibi sözlerin
Süslü,sanatlı,girişken
Ki gözlerin, sözlere ilham verirken
Açan erik çiçeği.

Murat Gil

BAŞ SAĞLIĞI





Bugün yürek burkan görüntülere şahit olduk. Marmara'da ağustos depreminin ardından yaşanan en büyük felaketti bu. 30 kişinin canını alan bir sel felaketi. Öyle ki tam anlamıyla bir affet. Ancak başta devletin sonrasında bireysel anlamda bizlerin büyük sorumsuzluğu var bu felakette. İnsanların dere yataklarına yerleşmesine göz yuman devlet için pek de önemli değil gerçi insan hayatı. Ne de olsa her birimizden milyon tane var. Neyse, acı günlerde sözü fazla uzatmamak gerek. Hayatını kaybedenlere Tanrı'dan rahmet, ülkemizeyse başsağlığı diliyoruz. Ayrıca geçtiğimiz gün ve bugün kaybettiğimiz, şehadet mertebesine erişen askerlerimiz için de aynı sözleri tekrarlayalım. Başımız sağ olsun!


Edebiyat Meclisi

ÇEKMECE


ÇEKMECE

Büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana

Kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken

Öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer: Kız Kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında

Bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara

Son karesi gibi Red Kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı

SUNAY AKIN