26 Ağustos 2011 Cuma

SESSİZ VEDA -2 (ÖYKÜ)


... rüzgar saçlarını bir o yana bir bu yana dağıtırken karanlıkta gözyaşlarının damla damla yanaklarından süzüldüğünü fark ediyordu zavallı kadın. sağ koluyla iki gözünün yaşını da sildi. derin derin soluk aldı verdi. elini çenesine dayayıp uçsuz bucaksız karanlığı izlemeye koyuldu. "bir gün böyle olacaktı" dedi içinden. bir gün böyle olacağı belliydi. ya yıllardır içinde biriktirdiği özlem? şimdi ne yapacaktı onu? nasıl dayanacaktı bu acıya? hasreti acıya çeviren bu olay, yaşamının seyrini değiştirecekti besbelli. onun masmavi gözlerini gördüğü gün geldi yine aklına, gülümsedi. büyük bir tezatı yaşıyordu şimdi. evet, gülümsüyordu. onu ilk gördüğündeki gibi gülümsüyordu.

güzel bir bahar sabahı karşılaşmışlardı. karşılaşmak da denemezdi aslında buna. koca bir amfide, kadın tıpkı bugün gibi masmavi gözlerinin içine düşmüştü onun. aynı sıraya oturmuşlardı. sanat tarihi sınavıydı. günlerdir hazırlanıyordu bu sınava. bu dersi vermekten başka çaresi yoktu. üniversitenin en büyük amfisi böyle sınavlar için oldukça sıkıcı olurdu. bugün de öyle olacakmış gibi geliyordu ama bu kez düşündüğü gibi olmadı. genç kadın yüreğinin atışını kulaklarında hissediyordu sanki. henüz kağıtlar dağıtılmamıştı. öğretmen de ortalarda görünmüyordu. bir uğultu ile kaplıydı koca salon. kimdi yanında oturan bu çocuk? daha önce neden görmemişti onu. belli ki bu dersi alttan alıyordu. kadın bir kere daha baktı kaçamak bakışlarla. kalbi yerinden çıkacak gibi olmuştu. delikanlı, kadının kendisine baktığını hissetmemişti. önündeki notlarla ilgileniyordu. son bir kez daha bakmaya yeltenecekti ki iki gencin bakışları bir anda kesişiverdi. belki saliselerle ölçülebilecek bir andı; ancak kadın yıllar boyu süren bir huzur uykusuna dalmış gibi hissetti kendisini. zaman sanki durmuş bu iki genç insanın bakışları havada asılı kalmıştı. salonu dolduran o uğultu şimdi yoktu. sanki herkes susmuş bu iki insanın hayret ve hayranlıkla dolu bakışmalarını izliyordu. upuzun bir sessizlik içerisinde kesişen bakışlar, genç adamın belli belirsiz tebessümü ile farklı noktalara dağıldılar. kadın öldüğünü düşündü. öldüğünü ve cennet denen yerin kapısına dayandığını. başını önüne eğdiğinde tıpkı adam gibi ve hınzırca gülümsediğini hissetmişti.

o sınavda neler soruldu, neler için yanıt istemişti hoca hiç bilmiyordu kadın. vermesi gereken ders onun bir yılına mal olacaktı. ancak o yıllarına mal olacağını bilse de yanında oturan çocuğu düşünüyordu. fark etmiş miydi acaba kendisini ? o gülümseyiş bir fark edişin işareti miydi? bugün o kadar özensizce çıkmıştı ki dışarı. kendi kendine küfürler ediyordu içinden. keşke bu bluzu giymeseydi, keşke saçlarını böyle toplamasaydı. acaba heyecanlandığını fark etmiş miydi? sınavda bir ara başını kağıttan kaldırdı. bir yudum su içecekti. başını sağa çevirmeye korkuyordu, korkuyla karışık bir utanıştı bu. göz ucuyla baktı o yana. sınavın bitmesine henüz 30 dakika vardı. o anda adam doğruldu yerinden. ve kağıdıyla birlikte kıza doğru yürümeye başladı. kız afallamıştı. bir elinde su şişesi, bir elinde kalem bakakalmıştı. evet ona doğru geliyordu sarışın mavi gözlü delikanlı. yüzünde kızıla yakın kirli bir sakal vardı. kirpiklerinin rengi sakallarınınki gibiydi, uzun ve kıvrık. kaşları alnına özenle yerleşmişlerdi. burnu ince ve uzuncaydı. gülümsediğinde fark edilen sağ gamze adam yaklaştıkça daha da belirginleşiyordu. adam özür dileyerek geçmek için izin istedi. o anda ne yapacağını şaşırdı kadın." sana başarılar" diyen delikanlı ardında heyecandan pespembe olmuş bir çift yanak bırakıyordu.

ahlat ağacının altındaki bankta ıslanan yanaklarını mendiliyle silmeye çalışan genç kadın, amfide çocuk yanından geçerken ciğerlerine doldurduğu o kokuyu anımsadı. nasıl da başı dönmüştü. o kokuyu her duyduğunda, gözleri adını bile bilmediği o adamı arıyordu. sınavdan çıkıp deniz kıyısından ufku uzun uzun izlediğini, ilk kez tattığı bu duygunun aslında ne kadar eşsiz olduğunu düşündüğünü anımsadı. şimdi acı acı gülümsüyordu. o güzel anların ardı hayatının en çekilmez dakikalarıyla doluydu...

DEVAMI YARIN...