22 Eylül 2010 Çarşamba

Ali ile Ramazan - Acı Bir Aşkın Coğrafyasız Hikâyesi


Perihan Mağden'in son romanı raflardaki yerini aldı.Hem de içerisinde tarifsiz bir acı bulutuyla birlikte.Kimileri için eşcinsel aşk hikâyesi olarak,kimileri için de sadece şiddet görmüş yetimhane çocukları öyküsü olarak hafızalarda kalacak belki.Peki ya onların yaşadıkları?Acıları,susturulmuş isyanları,çaresizlikleri,yarım kalmış umutları,sevgi ve şevkatten yoksun, yarım kalmış hayatları?
Ne iyi yapmış Perihan Mağden bu 3.sayfa haberi olarak belleklerde sadece bir yada birkaç gün yer etmiş sonra da tozlu sisli bir karanlığa hapsedilmiş bu acı öyküyü bizlerle buluşturmakla.Kitabında yaygın olarak kullandığı amiyane tabirler,yer yer küfüre varan sözler ve en dibe vuran tanımlamalarla ve betimlemelerle öylesine içten ve bizden (halktan)bir tablo çizmiş ki;en naif,en incelikli kelimeleri bile okumaya alışık olan okuyucu eminim ki bu tabloyla bile hikâyesinin içine almayı başaracaktır.
Hikâyenin gidişatından anlıyoruz ki Ali ile Ramazanın karanlığa -belki de onlar için aydınlığa- giden yolları sayfalar ilerledikçe daha da yaklaşmakta.
Soğuk yetimhane duvarları,birbirlerinin yüreğine,sıcağına sarılmış ,aradıkları sadece karşılıksız sevgi,şevkat ve bağlılık olan iki genç delikanlı.Yokluk,en kötüsü de yoksunluk..Alıp götürüyor bizi en soğuk delhizlere.Sokak köşelerini ,bankamatikleri,köprüaltlarını mesken tutmuş o çaresiz çocukları anlayabilmek,çektiklerinin altyazısını biraz olsun okuyabilmek,yürekleri burkan çaresizliklerini,terkedilmişliklerini biraz olsun farkedebilmek için kaçırılmaması gereken bir eser bence bu kitap.
Eşcinsel deyip geçmeden evvel ,onları bu derece yoksunluğa,acıya,kötü muameleye,terkedilmişliğe ve en nihayetinde uçuruma iten bu adalet terazisi yanlışlarla dolu dünyayı nasıl değiştirebiliriz sorusunu akıllara getiren bir yazın bu.Kaç hayat kurtarırsak kâr diyerek yola çıkmak en iyisi sanırım.
Gözardı ettiğimiz hayat, bir gün gelip bizim de yakamıza yapışabilir çünki.Teşekkürler Perihan Mağden.Eminim ki ruhları şimdi daha özgür onların...
Zamansız,mekânsız bir hayatta,tüm örselenmiş ve incinmişliklerden uzakta..


(4 Mart 2010) Antalya

ENDÜLÜS'TE RAKS


Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç def'a kırmızı...

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.

Yelpâze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...

Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.

Alnında halka halkadır âşüfte kâkülü,
Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...

Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir;
İspanya varlığıyle bu akşam bu güldedir.

Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...

Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kerre öpmeli..

Gözler kamaştıran şala, meftûm eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sîneden: 'Ole!'


YAHYA KEMAL