3 Kasım 2009 Salı

ELİF ŞAFAK: "AĞLAYABİLEN KAÇ ERKEK TANIYORSUNUZ ?"




"Ağlayabilen kaç erkek tanıyorsunuz? Yüreğini tertemiz ipek bir mendil gibi ceket cebinde taşıyan, yani çekinmeden görünür kılan kaç erkek var etrafımızda? Güçlü görünmenin, herkese höt demenin, konuşurken gürlemenin, aşkı bile bir fetih haline getirmenin, heybetlenmenin ve
kibirlenmenin, önüne gelenle kavga etmenin bu kadar revaçta olduğu bir ortamda, kendi köşesinde sessiz ve sakince oturup kayısı tadında hikâyeler yazan erkek yazarlarımız da olmuş ve oluyor ve olacak neyse ki."

Elif Şafak'ın Habertürk'teki bir yazısını okudum bugün. Yazısının ilk bölümünde bir hikayeye yer veriyor Şafak. Tevazu Paşa'nın ibretlik hayat hikayesine. Beni düşündüren yazının son bölümü oldu ki zaten onu yazımın başına yerleştirdim. Ağlayabilen kaç erkek tanıyorsunuz? diye bir başlıkla yeri geldiğinde ağlayabilen, sessiz sakin bir hayat süren, nezaket sahibi, beyefendi erkeklere, ya da erkek yazarlara özlemini dile getiriyor Elif Şafak. Böyle insanların da olabileceğini Tevazu Paşa alegorisiyle Hüseyin Rahmi'yi örnek göstererek ispatlamaya çalışıyor.


Gelelim bu konu hakkındaki düşüncelerime: Bir bayan yazarın güzel bir örnek ışığında beklentilerini, daha doğrusu bir erkekten beklentilerini sıralaması, özlemini dile getirmesi hoş olmuş. Ancak şunu söyleyebilirim ki Şafak'ın beklentileri ve özlemi geneli yansıtmıyor.


Toplumumuzda erkeğin rolünü burada tekrar tekrar hatırlatmama gerek yok sanırım. Aile yaşantısında astığı astık kestiği kestik, çoğu zaman hötleyen, çoğu zaman sert bir mizaçla karşılaşan ve saydığım tüm unsurların ortasında yetişen erkek haliyle hayatının geri kalanında da rolüne uygun davranıyor.


Saydığım ortamın dışında; yani Elif Şafak'ın arzu ettiği erkek modelinin yetişebileceği ortamlarda büyüyen erkeklerse hayatın içine tam anlamıyla katıldıklarında, büyük bir bocalama yaşıyorlar ve birçoğu törpülenerek çoğu zaman hötleyen, astığı astık kestiği kestik, romantizmden uzak, duyguları küçümseyen insanlar haline dönüşüyorlar. Törpülenme sırasında direnenlerse sanırım içine kapanan, dünyaya küsen, hayata şaşkın gözlerle bakan erkekler-çoğu da sanatçı- halini alıyorlar.


Peki hanımlar gerçekten de Elif Şafak'ın arzu ettiği erkek tipini arıyorlar mı? Hayır. Entellektüel çevreyi de içine kattığım Türk kadınlarının büyük bölümü yetiştiği ailenin etkisiyle-ki bu etki çok büyüktür- kararları kendi alan, dediği dedik, zamanı geldiğinde hötleyen, ağlamak gibi aczi gösterebilecek eylemleri gerçekleştirmeyen, sığınılabilecek kanatları geniş, sert erkekler arıyorlar. Şimdi bu söylediklerime eminim büyük eleştiriler gelecektir. Ben böyle bir erkek aramıyorum diyen kadınlar da çıkacaktır belki de çoğunlukta olacaktır yapılan yorumlarda. Ancak yazıyı okurken objektif olmanızı rica ediyorum. Toplumsal yapımızı, beklentilerimizi, halihazırda yaşadıklarımızı düşünerek yorumlar getirmenizi rica ediyorum.



Yazımı bitirirken Elif Şafak'ın sorusuna şu cevabı veriyorum: Evet ağlayabilen birçok erkek tanıyorum. Aslında onlardan biriyim. Ancak gözyaşlarını göstermeyen, duyguları ağzına tepilmiş; yani törpülenmiş çok daha fazla erkek tanıyorum. Bu da arz-talep meselesi işte...