13 Kasım 2016 Pazar

KIYAMETE SON 99 GÜN / POLAT ONAT

Şair ve yazar Polat Onat'ın son romanı Kıyamete Son 99 Gün elime geçer geçmez -sanatçının önceki kitaplarını okumuş biri olarak- elimde tuttuğum kitabın son dönemin fantastik ögelerle okuru yakalama derdine düşmüş, sanatsal değer kaygısı taşımayan yapıtlarından olmadığını düşünmeye inatla devam ettim. Doğruyu söylemek gerekirse bu düşüncemin aksine kitabın kapağı, başlığı ve kitap arkası tanıtım yazısı kitaba dair başta belirttiğim "okur avcısı roman"ın habercisi gibiydi. 

Onat, cesur bir yazar. Daha ilk romanı "İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü"nde dahi ağır, poetik bir bildiriyi romanına yedirebilecek kadar gözünü budaktan esirgemeyen cinsten hem de. Okurun ilgisini canlı tutmanın türlü yollarını bilmesine rağmen kafasındakini kağıda dökmekten sakınmayan bir sanatçı. Sade düzyazı da mı? Elbette hayır.  Onun "Son" ve "İhtiyarın Vefatı" şiir kitaplarını okuyanlar da dünyaya bakışının ne kadar derinlikli  olduğunu hatırlayacaklardır.

Sözün özü yazarın üslubunu az çok tanıyan benim için kitapta salt merak duygusunu kamçılayacak, okuru roman sonlana değin olaylar sarmalıyla kitaba tutunduracak bir öykü bulmayacağım sürpriz değildi. Buradan kitabı edinip okuyacalar için belirtmeli ki kitap boyunca yazarın aforizma niteliği taşıdığı aşikâr pek çok felsefi belirlemeyle karşılaşacak, bunların bütünüyle bir portre oluşturma kaygısı taşıdığına şahit olacaksınız. 

Dünyanın sonunun belirli oluşu nereden bakarsanız bakın başlı başına ilgi çekici bir temadır. Bu tema üzerine eğilmeyi bugüne kadar onlarca sanatçı denedi. Hem yerli hem yabancı ürünler hâlâ hafızalarımızda. Dünya'ya günbegün yaklaşan bir meteor, iklimin aniden değişimi, olağan dışı bir virüs salgını vb. sebeplerle dünyanın sonunun gelişi, bir başka deyişle son nefesin belli oluşu; sonu belli bir kurguya vesile olsa da akıbetin ne şekilde olabileceğine dair merak, bu tip fantastik romanlarda okurun ilgisini fazlasıyla çekiyor. Buradaki kilit nokta, yazarın kolaya kaçıp yalnızca bu merak ögesine yaslanmayışında. Onat'ın bu kolaycılığa kaçmadığını söyleyebilirim.

Roman son 99 gün boyunca günlük tutan, hayata tutkuyla bağlı olmadığını iddia eden varlıklı bir entelektüelin gözünden dünyanın sonuna gidişi anlatıyor. Baş karakter, bilim adamlarının dünyanın sonuna  -bir mucize gibi- 98 değil de 99 gün kaldığını söylemelerinin verdiği ilhamla önceleri sürekli ertelediği Allah'ın doksan dokuz ismine tek tek şiir yazma projesini hayata geçirmeye karar veriyor. 

Polat Onat, kitap boyunca 2030'un dünyasına dair hayal gücünü kelimelere dökmüş. Açıkçası bunca yakın bir tarih; bireysel hava araçları, siber devletlerin varlığı, robotların insan hayatına hükmetmeye başlaması, adalet sistemi, gastronomiye dair belirlemeler ile kitabın gerçekçiliğine ters düşmüş. Kitap boyunca kurguya dair rahatsızlığını hissettiğim tek nokta bu oldu. Bu pek tabii benim görüşüm. 

Kitap haliyle 99 parçadan oluşuyor ve her bir parça Allah'ın 99 ismine (Esma'ül Hüsna) ithaf edilen şiirlerden oluşuyor. Bu 99 parça boyunca dünyaya hakim olan kaos ve baş karakterin iç dünyasındaki gelgitler başarıyla okura sunulmuş. Yazarın iç dünyası ve yaşama bakışı ön planda olmasına rağmen şeytani güçlerin devreye girişi ve yazarı bir kabus gibi girdabına alan gizemli cinayetler okuru kitaba zincirleyecektir. Üslup bakımından okunurluğu rahat bir kitap Kıyamete Son 99 Gün ve okur kısa sürede kitabı sonlandıracaktır. 

Entelektüel okur hayatını disipline sokmak için dünyanın sonunun gelmesini bekleyen o varlıklı entelektüelde kendini bulacaktır diye düşünüyorum. Polat Onat'ın başardığı önemli işlerden biri bu. İki büyük romanında da aydın sorunsalını farklı biçimlerde çok etkileyici bir biçimde duyumsattı. Birinde taşraya hapsolmuş bir berber ile diğerinde dünyanın son gününe kendince kutsal bir yaratım derdine düşmüş varlıklı bir entelektüel ile... 

Bir hiçliğe gittiğini bile bile projesini hayata geçirmeye uğraşan yazarımızın bu çabasına saygı duyacaktır Kıyamete Son 99 Gün romanının okuru. Tıpkı yazarın yirminci günün sonunda keşfettiği  "Ne yazık ki zaman geçmiyormuş, evet ciddiyim, zaman geçmiyor. Geçen biziz. Biz insanlar" düşüncesine katılacağı gibi.