6 Temmuz 2011 Çarşamba

POLAT ONAT - SON


Daralan bir fotoğraf gelincik nasıl solarsa / Sana sesleniyorum şiirin ötesindeki hey… diyerek sesleniyor şair “Yürek” şiirinde. Polat Onat’ın ilk şiir kitabı “Son” şairin şiir adına son kitabı olamayacağını o günlerden belli ediyor.


“Son” artık ondan ötesi ya da başkası olmayandır bazen. Bazen en arkada kalandır. Nihayete ermiş olandır. Bitmek tükenmek, ya da ölüm olarak da tanımlayabilirsiniz.


Evet, "Son" kitabı sizleri kapı önünde karşılayan bir ev sahibi gibi: yol gösterici, misafirperver, hürmetkâr… Bu yargıya Onat’ın şiir dünyasında bir geziye çıkmadan önce beni karşılayan sayfalar sayesinde vardım. Onat “son” sözcüğünün ve başka sözcüklerle oluşturduğu öbeklerin hangi anlamlara gelebildiğini okuyucuya sunarak onları bu konu hakkında düşündürüyor ve belli ki harika bir yolculuğa hazırlıyor. Sonsuza ya da şairin yarattığı dünyaya bir yolculuğa çıkıyormuşsunuz hissiyatı kaplıyor içinizi. İsterseniz kitabı okumadan önce sizi bu maceraya biraz daha hazırlayalım…


"Sorular" şiiriyle başlıyor kitap. “Sorular” öyle bir “girizgah” olarak tasarlanmış ki, kitaptaki her şiirin ardından bir şeyleri sorgulayacağınızı hissettiriyor size. Cevaplar arayan bir şaire yardım edecekmişsiniz gibi bir tavır takınıyorsunuz. “Cevapsızlığın kunduzuna her zaman inanan” Onat, her dem sizi meraklandıracak ve sonunu size bırakacak bir şeyler buluyor tabii. Sorular şiirinin ardından okuyacağınız hemen her şiir 6-7 dizelik bentlerden oluşuyor. Şiirlerin bunca kısa yani yoğun oluşu aslında okurun kendi hayal dünyasında özgür bırakıldığı fikrini doğuruyor bende. İmge konusunda özellikle “tezatları” ve “soyutlamayı” sıklıkla kullanan şair, yazımın başında da belirttiğim gibi misafirperver bir ev sahibi misali okuru yarattığı hayali dünyada bir gezintiye çıkarıyor.


“Belki bir kurtuluş biliyorsun anlatmak / Paramparça bir sandal yüzerken koltukta / İlk kez huzuru gördüm mutluluktan kederli” dizelerinde olduğu gibi şairin pek çok dizesinde imgelere ve tezatlara yaslandığını gözlemliyorsunuz. Şairin alışıldık söylemler kullanmadığı ortada: “Huzur”u mutluluktan kederli bir haldeyken bulan şairin huzursuzluğunu tezatlardan yararlanarak pek çok şiirde anlatabiliyor olması etkileyici. Şairin şiirlerindeki imgelerin yoğunluğu “İkinci Yeniciler”le örtüşüyormuş gibi görünse de Onat, İkinci Yenicilerin birçoğunda gözlemlenen “anlaşılmazlığı arama” yanlışına düşmüyor. Şiirlerinin tamamına yakınında “anlaşılmayı” hedefleyen şair “Son” kitabında her şiirinde bir romana sığabilecek hikayeleri paylaşma isteği ile dolu olduğunu hissettiriyor okuruna


Kalemindeki hiciv yeteneğini toplumsal meselelerde ara ara gösteren şair, kaleminden kam damlatan dizelerine bizleri Filistin meselesi üzerine yazdığı “Savaş” şiirinde tanık ediyor. Kitaptaki mekan tasvirleri sizi ilk şiirden bu yana içine çeken hayali dünyaya özgü.Anlayacağınız şairin düş dünyasında dolandığınızın her şiirde farkında oluyorsunuz :“Demek her şey bitti başlayan hatırlamak / gecede uğultular tenha bir rıhtımın sustuğu / ufka doğru kapanıyor bulutsuz deniz / boşluk bırakarak kaybolup gidecek” , “ tan vakti uyanınca günün ışığı ilk sardığı / bir güvercin yırtacak gökyüzünü makasıyla”.



Şiirlerinde yarattığı dünyada olduğu gibi özgür kalmayı yeğlemiş Polat Onat. Son’daki bütün şiirler serbest nazmın güzel örnekleri arasına girebilecek düzeyde. Onat, okuru imgelerinin gizeme sürükleyen yanlarıyla yakalamayı yeğliyor . Tema ne olursa olsun şiirlerine hakim olan lirizm, okurun yüreğinde mutlaka bir iz bırakıyor.

Dağlarca’nın hakkında “Şiirin üzerine varılmaz. Şiir varır insanın üstüne, çabalarınızda başarılı olacağınıza inanıyorum” sözlerini ettiği şair “üzerine varan şiiri” Son kitabında okurlarına göstermeyi bilmiştir. Onat, bir sonraki bölümünü heyecanla bekleten bir film gibi sonlandırmıştır ilk ama “son” olmayan bu güzel kitabı.



… öyle sabit havada asılı kalan iki kuru yaprak

Ve uğultusu rüzgarın tahteravalliyi sarsan

Hep beraber tozlanıyoruz fotoğraf albümünde

Çekmecenin içindeyiz unutulmuş sonsuza dek

Sana doğru koşarken

Önemli olan

Şey.



***SATIN ALMAK İÇİN: tıklayın


EDEBİYAT MECLİSİ 2. ŞİİR YARIŞMASI

Değerli Edebiyat Meclisi okurları. 2.sini gerçekleştirdiğimiz şiir yarışmasına şiir gönderen tüm okurlarımıza teşekkür ediyoruz.

5 Temmuz itibariyle edebiyatmeclisi@hotmail.com adresine gelen şiirler arasından 4'ünü sizlerin oylarına sunuyoruz. Şiirler 15 Ağustos 2011 tarihine kadar sitemizde oylarınıza açık kalacaktır. Kazanan şiir 16 Ağustos günü açıklanacaktır.

Oylama sürecinde bizleri yalnız bırakmayacağınızı umuyoruz.

Sevgiyle...


Edebiyat Meclisi


EDEBİYAT MECLİSİ 2. ŞİİR YARIŞMASI ADAY ŞİİR: NİSAN YAĞMURLARI

nisan yağmurlarını sayma
sen ilkimsin!
sıcağı ve soğuğu aynı anda
yaşatan o iklimsin

ben ağzı sütten yanıp
yoğurdu üfleyerek yutan
büyük romanların silik kahramanı
korkak, naif, kaçan
aceleci
ve
rutine bağımlı
sıkıldım buralardan...

sıktı böyle hesaplı yaşamak
şimdi iyi anlıyorum garip olanları

geçim derdi nedir?
şiir derdi nedir?

nisan yağmurlarını sayma
sen ilkimsin
ilk yanlışını yapan bir çocuk
elini ateşe sokar da yakar ya
ne yapacağını sonra öğrenir
bilirsin...

EDEBİYAT MECLİSİ 2. ŞİİR YARIŞMASI ADAY ŞİİR: SABİT MUHACİR

her an

herhangi biriyle

her yere

her şekilde… gitme ihtimali sıfır

yolcusuz bavullara benzetti kendini yine yüreğim


amansız sonuçlara

dumanlı sürprizler eklenmiş

şüphesi orta-baharı andıran

pür-debi varlığına-revan dereyim


kalbime işin düştüğü biran kepenklerini indireyim


seçimsiz gidişlerinde sonucu değiştiremeyen ama

mütemadiyen kullanılan boş bir reyim


ne bileyim?

çok bencil sana yaşayan,

sana yaşlanan, merhum bir bireyim


total aşklar beslemişim bavulumda

ve her yolculukta

bundandır

en şehvani gecelerde

şahmaranı hissetmem koynumda

dileyim

pervasız sirayetlere zerk edilmiş zehirli bakışlarını sindireyim


hafızamda kayıtlı visal hatların

gözümle görmeyince gönlümü kolay katlarım

gönül görmese gözün ve diğer uzuvların işi daha kolay aslında

en tahrikkar şüpheli seçildi gönül

yaşanmış, bitmiş, denenmiş, olmamış, tekrar denenmiş, ağlanmış, yine kavuşulamamış

aşklar bazında


çok parasına az tohumlar verilmiş

az pahasına çok tohumlar sayılmış yenilgiyle basıldı

hiç yazılmayacak romanlarda aşkımız

kıpkızıl alları, çok siyah karaları doyumuna yaşadık

yine de bıkkınız


demem o ki!


har-ı deprem sözlerinde

nar-ı merhem gözlerinde

girmek istiyorum yeni bir la-dine

sen göç eyle yeter ki…

ben her zaman

hep mutedil

medine

EDEBİYAT MECLİSİ 2. ŞİİR YARIŞMASI ADAY ŞİİR: AŞKA DAİR BİR TERENNÜM

Sadrıma satır satır yaklaşan bir heyecan,
Manası gizem dolu bir nokta oldu zaman.
Akarken saçlarımdan bir yağmurun tortusu,
Sözün bittiği yerde sendin karşıma çıkan...

Düştü gönlüm gözlerinin tılsımlı yangınına,
Duydu mecnun ağladı, ferhat koştu imdada.
Bağrım yandı sevgili sen beni işitmedin!
Gönül penceresinden bir tebessüm etmedin...

Aradığım sen misin yoksa hayalin midir?
Hatıralarda saklı ıssız geceler midir?
Bilmem ki meçhule koşan yalnızlığımda
Vuslatım anlamsız bekleyişimde midir...

Matemimin bir lisanı halidir bu sözlerim belki
elbet sence basit, elbet sence boş,
tarifi kuytuya gizlenmiş dalgalar gibi,
Şiirlerim,
Kimi gönle hoş gelir kimine de boş..

EDEBİYAT MECLİSİ 2. ŞİİR YARIŞMASI ADAY ŞİİR: NE ZAMAN EVLAD

Ne zaman aydınlık geleceği için harekete geçeceksin vatanın?

Söyle ne zaman, ruhunda sökün edecek o beklenen milli cereyanın?

Ne zaman sitemini duyacaksın evlat, altındaki kefensiz yatanın?

Söyle ne zaman, kara bahtına “Süreyya yıldızı” olacaksın Atanın?



Hangi vakitte irkilerek tohum olup Anadolu"da serpileceksin?

Söyle hangi vakitte, paslanan özünü iman örsünde eriteceksin?

Hangi vakitte evlat, prangalardaki o bileklerini çözeceksin?

Söyle hangi vakitte, ağını yırtarak kendine dönüp titreyeceksin?