16 Ocak 2011 Pazar

MUHTEŞEM SÜLEYMAN'IN DİĞER YÜZÜ : MUHİBBİ


Dizi yayımlandığı günden bu yana bir tartışmadır aldı başını gidiyor. Ben her şeye rağmen tarih ve edebiyat adına sevindirici bir polemik konusu olarak görüyorum diziyi. Tabii insanımızın tarihe hala hangi gözle baktığının da ispatı olarak düşünüyorum olanları.

Her neyse, tartışmaların içine girmeden Kanuni'nin tarihi bir şahsiyet oluşuyla ilgili değil de şair ruhlu ince bir insan oluşuyla ilgili yazmayı uygun buldum.

Bildiğiniz üzre Kanuni'nin yaşadığı yüzyıl yani 16.asır Türk şiirinin belki de altın çağı olarak anılabilir. Zati ile başlayan bu yüzyılın Baki, Fuzuli ayarında sanatçılar yetiştirdiğini biliyoruz. Ruhi Bağdadi de cabası tabii.

İşte böylesine bir zirve dönemin padişahı Kanuni'nin bu isimler arasında silinip gitmesi oldukça doğalken bu şahsiyetler ayarında olmasa da oldukça iyi bir şair izlenimi veren şiirlerine rastlıyoruz.

Pek çok Osmanlı Sultanı şiirler yazmış ve şair olarak da anılmayı tercih etmişlerdir. Fakat hemen hemen tamamının bu işi hobi olarak yaptıkları ve şairlik hususunda pek de parlak olmadıkları ortadadır. Örneğin Kanuni'nin büyük büyük dedesi Fatih Sultan Mehmet "Avni" mahlası ile şiirler yazmıştır. I.Murat'ın "Muradi" mahlası ile yazdığını biliyoruz. Buna benzer pek çok örnek verilebilir ancak hiçbirinin dizeleri akıllarda yer edebilecek kalitede olmamıştır.

Kanuni'nin farklı olduğunu çok rahat söyleyebiliriz. Şehzadeliği sırasında aldığı eğitim ve doğuştan yetenekli oluşu onu farklı kılmıştır. Bu topraklarda zamanla atasözü mahiyeti kazanacak dizeler yazmak kolay iş değildir. Hepinizin sıklıkla duyduğu şu dizeler Muhibbi mahlası ile yazan Kanuni'ye aittir:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi


Kanuni Sultan Süleyman'ın dönemin süper gücünün tek hakimi olduğunu bir kenarda tutarak, sevdiği insan için yazdığı şu dizelere dikkat etmenizi öneriyorum:

" Celis-i halvetim varım habibim mah-ı tabanım
Enisim mahremim varım güzeller şahı sultanım"


"Stanbulum, Karamanım diyar-ı milket-i Rumum
Bedahşanım ü Kıpçağım ü Bağdadım ü Horasanım"


Sevdiği insana böylesine alçak gönülle seslenebilen bir dünya lideri düşünelim ki ben bütün yazdıklarının içten gelen samimi duygular olduğuna inanıyorum.

Haseki Hürrem Sultan'a olan büyük aşkına pek değinmek istemesem de bu büyük devlet adamı ve önemli şairin benzer bir sevgiyle özlendiğine bütün kalbimle inanıyorum. Birçok yerde Hürremin salt kadınsı çekiciliğini kullanarak etkilediği düşünülen padişahın aslında bu güzel cariyenin özellikle "aklına" hayran kaldığına inancım tamdır. Öyle ki Kanuni seferdeyken kendisine mektubunda şu dizeleri yazabilen Hürrem'in söz söyleme yeteneği onun zekasının da ispatıdır:

" Ey saba Sultanıma zar ü perişan diyesin
Gül yüzünsüz işi bülbül gibi efgan diyesin"



*** Bu arada padişahlarımızın hayatlarını yabancı akademisyenlerin kalemlerinden okumak beni üzse de elimizdeki en iyi kaynaklar oldukları için sizlere de önerebilirim:

Franz Babinger: Fatih Sultan Mehmet

Harold Lamb: Muhteşem Süleyman Kanuni

2 yorum:

  1. Muhibbi'yi ön plana çıkaran yazınızı beğeniyle okudum. Onun dizelerinin çok başarılı olduğu kesin,yalnız Avnî de ondan geri kalmamıştır, divanı enfestir.

    YanıtlaSil
  2. yorum için teşekkürler biblio.
    avninin şiirlerini sadece antolojilerden okuduğum için yorumum eksik olabilir. avni divanını ilk kitap fuarında almayı umuyorum

    YanıtlaSil