28 Ağustos 2011 Pazar

ANTİKA - 1 (ÖYKÜ)



bütün gün öyle çok çalışmıştı ki akşamüstü için arkadaşlarından gelen buluşma çağrısına "evet" demek gelmiyordu içinden. oldukça içine kapanık bir çocuktu arda, yaşıtlarına nazaran gayet sessizdi. işini yapar; fazlasına karışmazdı. sohbetlerin içinde zaman zaman "evet"lerin, "haklısınız"ların, çoğu zaman da "valla, bilmem ki"lerin adamıydı. etrafında pek arkadaşı olduğu söylenemezdi. etrafındaki arkadaşlarınınsa alay konusuydu bu çekingen hali. üniversitedeki sınıf arkadaşları kendisine acımayıp onu buluşmalara davet etmese, dışarıda vakit geçireceği de pek yoktu. onların eğlence kaynağıydı bir anlamda bu zayıf, uzun boylu çocuk. bir yandan tarih bölümünün zor derslerine kafa patlatıyor; diğer yandan da okul harçlığını çıkarabilmek için çalışıyordu. 1 senedir fakülteye yakın bir antikacının yanındaydı. çalıştığı dükkanda antika eserlerin tozunu alıyor, rafları düzeltiyor; patron yokken müşterilerle ilgileniyordu. patronu, onun bu sessiz sakin halini çok severdi. zaten aradığı da böyle sessiz, her işe burnunu sokmayan mülayim bir çıraktı. arda, alelade bir çırak da değildi üstelik, üniversitede okuyordu ve tarihe ilgi duyuyordu, bununla beraber disiplinle çalışan genç adam, patronu için biçilmiş kaftandı.

oğul'dan gelen " kanki; biz, alsancak'ta 'takıl'dayız; hemen otobüse atlıyorsun, geliyorsun... itiraz istemem...;) mesajına cevap vermemeyi tercih etti arda. bütün gün çok yorulmuştu; ayrıca oğul, hakan ve serhat'ın bazen kırıcı olabilen şakalarına maruz kalmaktan sıkılmıştı. yarın erken kalkacak ve her zamanki gibi okulun yolunu tutacaktı. sabahki dersi kaçırmaya niyeti yoktu. bütün bunları düşünüp kendince haklı mazeretler üretirken telefonu çaldı. arayan hakan'dı. telefonu açıp açmamak arasında tereddüt yaşadı. telefonsa öyle ısrarla çalıyordu ki içinden bir ses "açmalısın" diyordu.

-arda, birader neredesin?
-eve, dönüyorum hakan, yoldayım...

aslında yürümüyordu; durakta otobüsünün gelmesini bekliyordu. ev arkadaşı gökberk ile yaşadığı, gökberk'in tez ödevini bahane ettiği şu günlerde bulaşıkları yıkadığı, odasındaki elektrik tesisatı yandığından bu yana haftalar geçmesine rağmen tamirciye verecek parası olmadığı için mum ışığında ders çalıştığı, boş zamanlarında gökberk'in düşük çenesini çektiği, fırsat bulduğu zamanlarda bilgisayarın başında sörf yaparken sızdığı, o sıkıcı öğrenci evine gidecek tek otobüs bu duraktan geçiyordu.
hakan, mesajdaki isteğini yineledi:
- oğlum, hemen bi otobüse binip takıl'a geliyorsun, yemin ederim darılırım bak, bir daha konuşmam seninle. burada işletmeden arkadaşlarla kafa dağıtıyoruz biraz, sen de olacaksın aramızda.
hakan sesinin duyulmasını istemiyormuşçasına adeta fısıldayarak:
"kanki, çok güzel hatunlar var ayrıca, sen bi gel yaaa!!!"

anlaşılan sınıf arkadaşları hakan, oğul ve serhat'ın eğlencesi tamam olmamıştı. her fırsatta takıldıkları arda'nın da yanlarında olmasını istiyorlardı. fakülteden arkadaşları arda'nın mülayim halini severlerdi aslında. çoğu zaman kendisine takılsalar da bu pasif haline acırlardı arda'nın. biraz sosyalleşmesini arzu ederlerdi. buna rağmen sözleriyle kimi zaman arda'nın kalbini kırdıkları da oluyordu.arda, pek bulunmasa da katıldığı ortamlarda kendisine eğlence arayanların hedef kişisi oluveriyordu.

adeta su sızdırmayan kumral saçlarını birazcık şekle soksa yakışıklı bile sayılabilirdi arda. keskin yüz hatlarını saran kirli sakalı bal rengi gözleriyle uyum içindeydi. 13 yaşından beri taktığı demode gözlüğü bir kaza sonucu kırıldığı hafta fakültedeki birçok kızın kendisine anlam veremediği bir şekilde bakması onu şaşırtmış, bir hafta boyunca utancını gizlemek adına okulun kantinine uğramamıştı.

arda, hakan'ın telefondaki sözlerine inanmak istemiyordu ;ancak kendisini boğan o evi "biraz daha geç görsem, iyi olabilir." diyordu bir yanı. arkadaşlarının buluşma tekliflerini genelde reddeden delikanlı bu kez kararsız kalmıştı. bir taraftan oğul ile hakan'ın eğlencesine meze olmayı istemiyor bir yandan da evde bekleyen yalnızlığını düşünüyordu.

uzun süredir odasına kapandığı günlerde dükkana arada sırada uğrayan ve iletişimden olduğunu düşündüğü sarışın kızı düşünüyordu. adını bilmediği bu sarışın kızın eski yüzüklere olan ilgisi dikkatini çekmişti ilkin. patronun olmadığı bir anda onunla ilgilenmek durumunda kalmıştı. hiçbir suretle kendisiyle konuşmayan bu kızı düşlediği vakit:


-ee, ne diyorsun birader, orada mısın?
-bilmem, napsam ki, çok oturacak mısınız orada? sesi titreyerek sorduğu bu soruya kararlılıkla cevap verdi hakan:
-ya atla gel işte, kalktığımızda ben seni arabayla bırakıcam, söz! hadi,çabuk bekliyoruz..

bölümdaşı gökberk'in tarih programlarını andıran, dünyayı kurtardığı ya da saçma sapan cümleler kurduğu sıkıcı gece sohbetindense hakan ve oğul'un arkadaşlarıyla farklı bir dünya içinde olmak, biraz kafa dağıtmak fena fikir değildi aslında. aynı ses tonuyla "peki" diyerek kapadı telefonu. yolun karşısına geçerek alsancak yönüne giden bir otobüsü son anda yakaladı. genç adam bu buluşmanın hayatını alt üst edeceğini asla bilemeyecekti...


DEVAMI YARIN...

8 yorum:

  1. Merak ettim yarını sabırsızlıkla beliyorum :)

    YanıtlaSil
  2. umarım keyifle okunabilecek bir öyküdür. 2.kısım yarın :D

    YanıtlaSil
  3. Sen var ya yazdikca ustalasiyorsun : )

    iple cekmek var ben yarini : )

    YanıtlaSil
  4. Estağfurullah Lola :) beğenmene sevindim. yarın bakalım neler olacak:D

    YanıtlaSil
  5. Öyle bir yerde kaldıki, yarını nasıl beklicez? yarın kaçta yayınlıyosun? :)

    YanıtlaSil
  6. :)teşekkürler aslı!

    yarın akşam saatlerinde devamı gelecek :)

    YanıtlaSil
  7. merak ettim devamını bir sonraki ziyaretimde okuyacağım ama, malum yarın bayram erken kalmak lazım:)

    iyi bayramlar:)

    YanıtlaSil
  8. haklısın herbirenk, yarın erken kalkmak lazım

    bütün sana ve bütün arkadaşlara iyi bayramlar diliyorum

    YanıtlaSil