19 Kasım 2009 Perşembe

DAHA HIZLI DAHA HIZLI ...


Bugün biraz hayatın içinden yazayım istedim. Fazla zamanım yok, bu yazıyı hızlıca bitirmeli ve yatağıma girmeliyim. Kaçımız böyleyiz? Kaçımıza 24 saat yetmiyor?

Bana kalırsa bir sürü insan bu durumdan müzdarip. Sabahın köründe, altı- altı buçuk gibi uyanan "ben"i daha ilk dakikalardan itibaren "acele" gerektiren bir süreç bekliyor. Hızla fırçalanan dişler, alelacele kesilen sakallar... 10-15 dakikada bitirilen bir kahvaltı... Şu valideler de olmasa...

Sonrasında şehrin keşmekeşi ve koşuşturma. Bir dolu vesait değiştirmeler, oradan oraya koşmalar, küfür etmeler, zaman zaman yağmur ıslanmaları, kimi zaman duman altı durumları...

İş yeri ve orada akşamı eden bir tempo, bir stres...

Peltem çıkmış olarak eve dönüyorum. Birçoğunuzun çok daha geç saatlerde evde olduğunu hatta olamadığını da biliyorum. Eve iş taşıyanlar da cabası. -O da ayrı bir koyuyor adama-

Anlayacağınız klişeleşmiş bir laf ancak: "Bu hayat değil bu koşuşturma öldürecek bizi"

Bu öldüren koşuşturma içine girmeyi arzulayan insanların haliyse bambaşka bir tezat...

1 yorum:

  1. "Bu hayat değil bu koşuşturma öldürecek bizi"
    Evet,koşuşturm yorar,bazen bıktırır...
    Bir Tıp Profesörü Akademisyen arkadaşım,emekli olduğumda bana şöyle demişti:
    ''Hasan abi,insanı yaşamla dinamik olarak bağlayan,günlük koşuşturmalarımızdır.Yaşamla aranadaki bu dinamizmini asla bozma,erken çökersin.''

    Unutmadım,altıyıldır 'dinamizmimi' bırakmadım.Günde en az 13-14 saat çalışarak...

    Sevgi/Saygılarımla...

    Dedegi

    Hasan Sabri Kayoğlu

    YanıtlaSil