Perihan Mağden'in son romanı raflardaki yerini aldı.Hem de içerisinde tarifsiz bir acı bulutuyla birlikte.Kimileri için eşcinsel aşk hikâyesi olarak,kimileri için de sadece şiddet görmüş yetimhane çocukları öyküsü olarak hafızalarda kalacak belki.Peki ya onların yaşadıkları?Acıları,susturulmuş isyanları,çaresizlikleri,yarım kalmış umutları,sevgi ve şevkatten yoksun, yarım kalmış hayatları?
Ne iyi yapmış Perihan Mağden bu 3.sayfa haberi olarak belleklerde sadece bir yada birkaç gün yer etmiş sonra da tozlu sisli bir karanlığa hapsedilmiş bu acı öyküyü bizlerle buluşturmakla.Kitabında yaygın olarak kullandığı amiyane tabirler,yer yer küfüre varan sözler ve en dibe vuran tanımlamalarla ve betimlemelerle öylesine içten ve bizden (halktan)bir tablo çizmiş ki;en naif,en incelikli kelimeleri bile okumaya alışık olan okuyucu eminim ki bu tabloyla bile hikâyesinin içine almayı başaracaktır.
Hikâyenin gidişatından anlıyoruz ki Ali ile Ramazanın karanlığa -belki de onlar için aydınlığa- giden yolları sayfalar ilerledikçe daha da yaklaşmakta.
Soğuk yetimhane duvarları,birbirlerinin yüreğine,sıcağına sarılmış ,aradıkları sadece karşılıksız sevgi,şevkat ve bağlılık olan iki genç delikanlı.Yokluk,en kötüsü de yoksunluk..Alıp götürüyor bizi en soğuk delhizlere.Sokak köşelerini ,bankamatikleri,köprüaltlarını mesken tutmuş o çaresiz çocukları anlayabilmek,çektiklerinin altyazısını biraz olsun okuyabilmek,yürekleri burkan çaresizliklerini,terkedilmişliklerini biraz olsun farkedebilmek için kaçırılmaması gereken bir eser bence bu kitap.
Eşcinsel deyip geçmeden evvel ,onları bu derece yoksunluğa,acıya,kötü muameleye,terkedilmişliğe ve en nihayetinde uçuruma iten bu adalet terazisi yanlışlarla dolu dünyayı nasıl değiştirebiliriz sorusunu akıllara getiren bir yazın bu.Kaç hayat kurtarırsak kâr diyerek yola çıkmak en iyisi sanırım.
Gözardı ettiğimiz hayat, bir gün gelip bizim de yakamıza yapışabilir çünki.Teşekkürler Perihan Mağden.Eminim ki ruhları şimdi daha özgür onların...
Ne iyi yapmış Perihan Mağden bu 3.sayfa haberi olarak belleklerde sadece bir yada birkaç gün yer etmiş sonra da tozlu sisli bir karanlığa hapsedilmiş bu acı öyküyü bizlerle buluşturmakla.Kitabında yaygın olarak kullandığı amiyane tabirler,yer yer küfüre varan sözler ve en dibe vuran tanımlamalarla ve betimlemelerle öylesine içten ve bizden (halktan)bir tablo çizmiş ki;en naif,en incelikli kelimeleri bile okumaya alışık olan okuyucu eminim ki bu tabloyla bile hikâyesinin içine almayı başaracaktır.
Hikâyenin gidişatından anlıyoruz ki Ali ile Ramazanın karanlığa -belki de onlar için aydınlığa- giden yolları sayfalar ilerledikçe daha da yaklaşmakta.
Soğuk yetimhane duvarları,birbirlerinin yüreğine,sıcağına sarılmış ,aradıkları sadece karşılıksız sevgi,şevkat ve bağlılık olan iki genç delikanlı.Yokluk,en kötüsü de yoksunluk..Alıp götürüyor bizi en soğuk delhizlere.Sokak köşelerini ,bankamatikleri,köprüaltlarını mesken tutmuş o çaresiz çocukları anlayabilmek,çektiklerinin altyazısını biraz olsun okuyabilmek,yürekleri burkan çaresizliklerini,terkedilmişliklerini biraz olsun farkedebilmek için kaçırılmaması gereken bir eser bence bu kitap.
Eşcinsel deyip geçmeden evvel ,onları bu derece yoksunluğa,acıya,kötü muameleye,terkedilmişliğe ve en nihayetinde uçuruma iten bu adalet terazisi yanlışlarla dolu dünyayı nasıl değiştirebiliriz sorusunu akıllara getiren bir yazın bu.Kaç hayat kurtarırsak kâr diyerek yola çıkmak en iyisi sanırım.
Gözardı ettiğimiz hayat, bir gün gelip bizim de yakamıza yapışabilir çünki.Teşekkürler Perihan Mağden.Eminim ki ruhları şimdi daha özgür onların...
Zamansız,mekânsız bir hayatta,tüm örselenmiş ve incinmişliklerden uzakta..
(4 Mart 2010) Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder