YAVUZ SULTAN SELİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YAVUZ SULTAN SELİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ağustos 2011 Cumartesi

ŞAH VE SULTAN - İSKENDER PALA


Pala'nın pek çok kitabını okuma fırsatı bulmuş biri olarak onun özellikle Klasik Türk Edebiyatı'na katkılarını azımsayamam. Ülkede tarihi insanlara sevdiren adam İlber Ortaylı, Bale'yi sevdiren isim Tan Sağtürk, vb. ise Divan edebiyatını sevdiren isim kesinlikle İskender Pala'dır. O, Divan geleneğini bol Arapçalı, bol Farsçalı yüzünden değil de insanı hayrete düşüren sıcacık ve gülümseyen çehresiyle gösterebilmiştir okura.

Bütün bunları söyledikten sonra Katre-i Matem'de yaşadığım hayal kırıklığını yeniden yaşarım korkusuyla Şah ve Sultan'ı okumama kararı aldığımı söyleyerek başlayayım. Kitap çıktıktan epey sonra NTV'de yayımlanan Tarih Konuşmaları adlı programda bir tarih profesörünün söyledikleri fikrimi değiştirdi ve kitapçıya koştum ( internet kitapçısına koşulmaz ama idare edin :)

Şah ve Sultan özellikle tarihten hoşlananlar için vazgeçilmez bir yapıtmış meğerse. Tarihi gerçekliğin üzerine kurulmuş yapıtta o gerçeklikten sapmamaya özen gösterilmiş ve tarafsız olmaya çalışılmış. Kitap için Şah İsmail aşağılanmış, Sultan Selim övülmüş gibi eleştirilere asla katılmıyorum. Pala olabildiğince itinalı davranmış ve hiçbir topluluğu kırmamayı kendisine düstur edinmiş belli ki. Olası bir mezhep gerginliğine asla bulaşmamış hatta yanlış anlaşılmaların nerelerden geldiğini edebi bir üslupla harika bir biçimde anlatmış.

Kendisi bir Türk Edebiyatı profesörü olduğu için doğal olarak Türk diline ve Türk şiirine çok hakim. Bu hakimiyet romanının akıcılığını ve inandırıcılığını artırmış. Pala tarih sayfalarında salt iki büyük hükümdarın mücadelesi olarak aktarılan Osmanlı-Safevi mücadelesine iki büyük şairin atışması gerçeğini de katmıştır. Bu anlamda iki büyük üstadın atışmalarına tanık olmak da büyük bir keyif oluyor roman boyunca.

Şah ve Sultan, zaman zaman Şah İsmail'in kardeş çocuklarından olan ancak bunu kendisinin dahi bilmediği Kamber'in, zaman zaman Sultan ve Şah İsmail'in fedailerinin yani Hasan ve Hüseyin'in ağızlarından anlatılmış. Roman boyunca Pala, akademik bilgilerinin ışığında okura aşkı, sevgiyi Divan edebiyatı ve tasavvuf perspektifi ile sunmayı amaçlamış. Sadece aksiyona dayandırmadığı romanda okuru bu temalar hakkında düşünmeye çalışması bana kalırsa romanın okunabilirliğine katkı sağlamış.

Şah ve Sultan için başta belirttiğim kıstası değiştiriyor ve şöyle diyorum: Hem tarih hem de eski şiirin büyülü dünyasında her yolculuğa varım diyorsanız mutlaka bu güzel romanı okumalısınız.

SATIN ALMAK İÇİN TIKLA
internet kitapçınız kitapyurdu.com'dan binlerce kitaba ulaşabilirsiniz.

31 Temmuz 2011 Pazar

BİR YANI DEMİRDEN KOR BİR YANI AKLI SELİM

Divan edebiyatı öyle uçsuz bucaksız bir derya ki günümüz şiirinde ne yazık ki bu söz ustalığını, zeka pırıltısını ve samimiyeti pek göremiyoruz. Daha önce buradan pek çok Divan edebiyatı yazısı paylaştık. (Bunun gibi) Pek tabii bunlar bizden önce de bilinen şeyler ancak yeni öğrenenler için yararlı olduğu inancındayım.

Bugün Osmanlı padişahlarının belki de en kararlı, en cesur ve en yeteneklilerinden Yavuz Sultan Selim'in yani mahlası ile "Selimî" nin bir kıt'asını paylaşayım istedim. Belirttiğim gibi pek çok yerde görebileceğiniz bir kıt'a ancak yeni öğrenenler için keyifli olacaktır.

Bildiğiniz gibi Yavuz'un Osmanlısı özellikle Doğu'da ve Orta Doğu'da önemli topraklara ulabilmiştir. Bunların belki de en önemlisi bugünün İran'ı olarak değerlendirebileceğimiz Safevi İmparatorluğu'nun topraklarıydı. Bu, henüz tam olarak devlet teşkilatını kuramamış Türkmen topluğuğun başında bildiğiniz üzere Şah İsmail vardı. Şîîliği kendilerine rehber edinen Şah ve toplumu giderek çatırdayan Anadolu Sünniliği için bir tehdit oluşturuyor, Sultan Selim'in canını sıkıyordu. Şah sadece bir devlet lideri değil önemli bir din adamı ve şairdi de. Önceleri Hıtayî , Çaldıran hezimetinden sonra ise hatayı kendinde bularak Hataî (hata yapmış olan) mahlaslarını kullanan, Osmanlıların dilinde Çocuk Şah diye adlanan bu önemli lider şiirlerinde kullandığı Öztürkçe ile belki de Türk folkloruna diğerlerinden daha çok katkıda bulunmuştur.

Rivayete göre her alanda çekiştiği Şah İsmail'i şiirde de yerle yeksan etmeyi amaçlayan Yavuz, Şah'a yazdığı bu şairanelik ve akıl gerektiren kıt'ayı göndermiş ve şiir alanında da yeteneğinin Şah'tan üstün olduğunu vurgulamaya çalışmıştır.

Kıt'aya dikkat ederseniz dizelerin soldan sağa ve yukarıdan aşağıya aynı olduğunu göreceksiniz. Oldukça zekice ve zahmet çekilerek hazırlandığı belli olan bir kıt'a bu.



dildar: gönül çalan sevgili
ağyar: yabancı, el
sadıkane: sadık kimseye yakışır şekilde